Hayat, modern insanın omzuna ağır yükler yüklüyor. Koşuşturma, stres, kalabalıklar, bitmeyen işler, kırık kalpler ve yorgun düşen bedenler… Herkes bir “durmak” ve “dinlenmek” arzusuyla yaşıyor ama çoğu zaman yanlış yerlerde arıyoruz bu huzuru. Tatiller, kafeler, telefon ekranları, dizi maratonları, alışveriş sepetleri... Oysa insanın derin yorgunluğunu geçirecek şey sadece bir sandalye ya da bir yastık değil. Ruhun dinlenmeye ihtiyacı var. Ve belki de bu yüzden unutuyoruz: Asıl dinlenme, din ile mümkündür.
“Dinlenmek” kelimesiyle “din” arasındaki benzerlik sadece ses oyunundan ibaret değildir. Gerçek bir içsel huzur, ancak insanın varoluş sebebini kavraması ve yaratıcısıyla bağ kurmasıyla mümkündür. Din, sadece kurallar ve yasaklardan oluşan bir sistem değil; aksine insanı hayata bağlayan, anlamla buluşturan, gönlüyle konuşan bir ilahi davettir.
Namaz, birçokları için bir görev gibi görünür. Oysa Allah’ın “dinlenme davetidir bu. Günde beş vakit, dünya işlerinden çekilip secdeye kapanmak… Sadece bedenin değil, zihnin de yere eğildiği; tüm dertlerin, hesapların, pişmanlıkların, korkuların Rabb’in huzurunda eritildiği o anlar... İşte orası ruhun nefes aldığı yerdir.
Dua etmek… Ne kadar basit, ama ne kadar büyük bir eylem. İnsan yüreğindekileri bir dosta anlatır gibi Rab’be açtığında, kelimelerin yükü azalır. Ağlamak serbesttir. İçten konuşmak, iç dökmek, susmak bile serbesttir. Çünkü Allah, sessizliği de duyar.Dua sadece dilekler değil; aynı zamanda teslimiyettir. “Benim her şeye gücüm yetmiyor, ama Senin kudretin sonsuz” demektir. Bu teslimiyet, insana inanılmaz bir hafiflik verir. İnsan, her şeyi kontrol etmek zorunda olmadığını anladığında, ilk defa gerçekten dinlenmeye başlar.
Hayatın gürültüsü içinde kalbimiz ritmini kaybeder. Zikir, o ritmi yeniden kurar. “Allah” diyerek nefes almak, “Elhamdülillah” diyerek şükretmek, “Subhanallah” diyerek hayran kalmak, kalbi yeniden senkronize eder. Zikir, sadece dilin değil, zihnin ve kalbin de katıldığı bir huzur melodisidir. O melodide, insan kendi iç sesini duymaya başlar.
İnsan bazen bir cümleyle iyileşir. Kur’an, her ayetiyle bir şifadır. Yorgun ruhların sığınacağı bir limandır. Umutsuzluk anlarında Yusuf’un sabrı, yalnızlık anlarında İbrahim’in tevekkülü, karanlık anlarda Musa’nın cesareti, kalbin bir köşesine ışık olur.Kur’an okumak sadece bilgi edinmek değildir. Aynı zamanda o ilahi mesajın ruhu okşayan, yürekten konuşan tarafına kulak vermektir. Her okuyuş, bir arınma, bir dinlenme fırsatıdır aslında.
Din ile dinlenmek, sadece ibadet etmek değil; hayata farklı bir gözle bakmayı öğrenmektir. İnsan kendini Yaradan’a emanet ettiğinde, hayatın yükü azalır. “Ben elimden geleni yaparım, sonrası Allah’a aittir” diyebildiği anda, ruh gerçekten soluk alır. Çünkü insan, kendi gücünün sınırlarını kabul ettiğinde özgürleşir.Ve her şeyden
yorulduğunda, her şey seni tükettiğinde… Bazen sadece bir secde, bir ayet, bir dua yeter. Çünkü asıl dinlenme, Rabb’ine sığınmaktır.