İnsanın hayatında bir döneme “çocukluk” denir; masumiyetin, oyunların, rengârenk düşlerin zamanı… Öyle der kitaplar, öyle söyler büyükler. Oysa herkesin çocukluğu masumiyetle örülmez. Bazı çocukların gözleri, daha küçük yaşta kederin ağırlığını öğrenir; onların oyuncakları kırık, düşleri yarım, gülüşleri ise hep yarıda kalır.
Acıyla yoğrulmuş bir çocukluk, insanın ruhuna işlenmiş bir nakış gibidir. Görünmez belki ama dokunduğunuzda hissedilir. Bir çocuğun başını yastığa koyduğunda duyduğu sessizlik, bazen bir tokattan, bazen bir ilgisizlikten daha yaralayıcıdır. Çünkü çocuk için en büyük ihtiyaç, doyurulmuş bir mide değil, doyurulmuş bir kalptir. Ve işte o kalp, sevgisizlikle beslendiğinde zamanla susuz bir toprak gibi çatlar.Büyürken duyulmayan her “aferin”, tutulmayan her küçük el, aslında geleceğin derin boşluklarını hazırlar. Çocuk, kendi içine kapanır, sessizliğe sığınır. Ve yıllar sonra yetişkin olduğunda, bir bakışın içinde çocukluğunun eksikliğini bulur. Bir kahkahada kendini yabancı hisseder. Çünkü gülüşmek, onun dilinden çoktan silinmiş bir kelimedir.
Ne yazık ki biz, çocukların hafızasının kısa olduğuna inanarak avunuruz. “Unutur, büyüyünce hatırlamaz,” deriz. Oysa çocuk, unutan değil; en ince ayrıntıyı saklayan bir hatırlayıcıdır. Bir söz, bir suskunluk, bir küçümseme… Hepsi bir çocuğun ruhunda yankılanır. O yankılar bazen bir şiire dönüşür, bazen bir öfkeye, bazen de bir suskunluğa.Acıyla büyüyen çocuk, hayatı başka türlü kavrar. Kimi, yaralarını onaracak kadar güçlü bir irade geliştirir. Kimi ise kendi içindeki boşluğu ömrü boyunca taşır, her dostlukta biraz eksik, her sevgide biraz kuşkulu… Çünkü çocukken sevilmediğini hisseden kalp, yıllar geçse de sevgiyi daima şüpheyle karşılar.
Ama yine de umut vardır. Çünkü insanın içindeki çocuk, tamamen ölmez. Bazen bir şarkının kıyısında, bazen gökyüzüne bakarken, bazen de bir yabancının gülümsemesinde uyanır. Belki biraz eksik, belki biraz kırık… Ama hâlâ iyileşmeye hazır. O yüzden acıyla yoğrulmuş çocuklukların tek ilacı, bugünün sevgisinde gizlidir. Bir çocuğun başını okşamak, onun gülüşüne sahip çıkmak, belki de koca bir hayatı yeniden onarmanın ilk adımıdır.Şunu bilmek gerekir: Çocukluk ertelenmez. Ya o an sevilir, korunur ve doyurulur; ya da eksik kalan her şey, bir ömür boyu taşınır. Ve o taşınan yük, sadece bir bireyin değil, bütün bir toplumun yarası olur.
Çocukluk, geleceğin en derin şiiridir. Nasıl yazıldığına biz karar veririz. Vesselam..