Ormanın sessizliğinde, dalları kırılmış, gövdesi yarılmış bir ağaç vardı. Rüzgârın hoyratlığı, insanların hoyrat elleri ve zamanın yıpratıcı adımlarıyla yaralanmıştı. Köklerinde hâlâ hayat vardı belki ama gövdesinde açılan derin çatlak, onun hikâyesine kederli bir gölge düşürüyordu. Nice ağaç onun yanından geçti, nice kuş onun dallarına konup yeniden uçtu; fakat o hep aynı yerde, sessiz, yaralı ve yalnız kaldı.
İşte o ağacın en büyük imtihanı, yarasına rağmen toprağa tutunmaktı. Çünkü biliyordu: Kökleri Allah’ın rahmetiyle toprağa gömülmüştü. Toprağın her zerresinde, gökten inen her damlada Allah’ın ona gönderdiği şifa gizliydi. Belki gövdesi yaralıydı, ama kökleri imanla diri kalmıştı.Bir gün göğe doğru kalkan dallarıyla şöyle iç çekti:
“Ey Rabbim, ben yaralıyım ama Senin merhametin benden büyüktür. Ben kırıldım ama Senin kudretin beni yeniden onarır. Ben susadım ama Senin yağmurun kalbime hayat verir.”Ve işte o an başladı iyileşme süreci. Yarık gövdesine güneşin ışığı düştü; yağmurlar, köklerine Rabbinden gönderilen birer şifa gibi aktı. Rüzgârlar, yaralı dallarını sarsa da, imanının sabrı onu dimdik tuttu. Yaralıydı belki, ama her yeni filizinde Allah’a duyduğu güvenin izleri belirdi.
İman, o ağacı yeniden büyüttü. Yarası kapanmadı belki, izleri silinmedi; ama o izlerin arasından yeşeren yapraklar, ona bakan herkese şöyle fısıldıyordu:“Bakın, Allah’ın kudreti nasıl da yaralıyı onarıyor. Görün, kırılmış olan nasıl da sabırla yeniden filizleniyor. Duyun, toprağa imanla tutunan nasıl da göğe doğru yeniden yükseliyor.”
Ve bir gün, dallarına konan bir kuşun ötüşüyle anladı ki: Yarasına rağmen hayat devam ediyor, acısına rağmen Rabbine yakınlığı artıyordu. Çünkü Allah’ın kudreti, yaraları unutturmaz; onları şifaya dönüştürür.Yaralı ağaç, sonunda bir gerçeği kavradı:
İman, kökler gibidir. Ne kadar yara alırsan al, köklerin Allah’a bağlıysa, yeniden filizlenirsin. Ve her yara, Rabbine daha çok yaklaşmak için açılmış bir kapıdır..