Kalbin Arapçada birçok ismi vardır. Her biri bir hâlin, bir derinliğin, bir sızının adıdır. “Kalb” kelimesi zaten “dönmek, değişmek” anlamına gelir; çünkü kalp, bir an imanla parlar, bir an acıyla kararır. Filistin’de ise kalp, yalnız bir organ değildir; toprağın, taşın, gökyüzünün bile kalbidir.
O topraklarda bir kalp, her sabah ezanla birlikte “قلب – kalb” olarak uyanır. Sarsılır, değişir, döner. Çünkü orada sabah, huzurun değil, yoklamanın vaktidir: Kim kaldı, kim gitti…Bir anne çocuğunun battaniyesini koklarken, kalbi bir “قلب”tir — dönen, sarsılan, ama hâlâ atan.Öğleye doğru o kalp “فؤاد – fu’âd” olur. Bu isim, yanmak kökünden gelir. Çünkü “fu’âd”, ateşle kavrulan kalptir.Gazze’de, Nablus’ta, Kudüs’te her sokak başında yanan bir kalp vardır; bombaların değil, sabrın ateşiyle pişen bir kalp.Bir çocuk taş atarken, o taş aslında kalbinden kopan bir kıvılcımdır. Onun “fu’âdı”, her haksızlıkta biraz daha yanar, ama asla kül olmaz. Çünkü küle dönseydi, dua edemezdi.
Akşam ezanında, kalp bir başka isme bürünür: “صدر – sadr”.Sadr, göğsün genişliği, insanın iç dünyasıdır.Filistin’de sadr, dar sokaklara rağmen geniş kalabilmektir.Bir baba, o daracık evinde çocuğuna Kur’an okurken, sadr’ı açılır.Yürek, taşınamayacak kadar doludur ama yine de genişler. Çünkü bilir ki, Rabb’in rahmeti dardır zannedilen her yerde genişler.
Gece olunca kalp “حَشا – haşâ” olur; iç organların, en derinin adı.Yani kalbin kalbi.Orada, kimsenin duyamadığı dualar saklanır.Bir kadının sessizce yere düşen gözyaşı, haşâsından süzülür.O kalp, kimsenin göremediği yerde Allah’a anlatır her şeyi: korkusunu, yorgunluğunu, ama asla ümidini değil.Çünkü umut, orada, en derinde kök salmıştır.
Ve bazen, bir Filistinli çocuğun kalbi “لبّ – lübb” olur; kalbin özü, saf hali.O çocuk, dünyayı bilmez belki ama “La ilahe illallah” derken, kalbin en saf hâlini yaşar.Lübb, kalbin nurla dolu çekirdeğidir; orada kin barınmaz.Orada sadece Allah vardır, sadece teslimiyet.Bir Filistinli kalp, bütün bu isimleri bir günde taşır:
Sabah “kalb” olur, sarsılır;öğlen “fu’âd” olur, yanar;akşam “sadr” olur, genişler;gece “haşâ” olur, derinleşir;ve sonunda “lübb” olur, arınır.Belki bu yüzden, Filistin’de bir kalp ölmez.Çünkü o kalp, toprak gibi her ismiyle yaşamayı bilir.Bir taşla, bir dua arasında atmaya devam eder.Ve her atışında, gökyüzüne şunu fısıldar:
“Ya Rabbi, kalbimi sabit kıl… Kalbimi, Filistin gibi diri kıl.”
Amin..