Kıymetli Seydişehirli üreticiler,
Ben Ziraat Mühendisi Mustafa Yüksel.
Bugünden itibaren bu köşede sizlerle başta tarım konusu olmak üzere bölgemizi ve üreticilerimizi ilgilendiren konularda bilgiler, yorumlar paylaşacağım.
Bu ilk yazımda sizlerle Seydişehir’in tarımsal sorunu olan susuzluk hakkında, artık sadece konuşulması değil, talep edilmesi gereken konuları ele almak istiyorum.
Malumunuz Seydişehir, Anadolu’nun en güzel iklim ve doğasına sahip, eşsiz beldelerinden biridir. Anadolu tarihinin en eski yerleşimlerine ev sahipliği yapmış, tarımsal faaliyetlerin gelişmesine öncülük etmiştir. Öyle ki sahip olduğu endemik bitki ve canlı varlığıyla bu coğrafya her zaman öne çıkmıştır.
Tarım, sanayiden sonra ikinci gelir kaynağı olarak görülse de, Seydişehir’de en kitlesel şekilde insanı etkileyen alan tarımdır. Kimisi hayvancılıkla, kimisi balıkçılıkla, kimisi tarıma dayalı ürünlerin tamamını tüketerek ya da ticaretini yaparak geçimini sağlamaktadır. Bu nedenle tarımın önemi, sanayisi az gelişmiş bölgelerde çok daha fazladır ve bu bölgelerde en büyük yatırımların tarıma yapılması gerektiği gerçeği inkâr edilemez.
Son yıllarda ilçemizde yaşadığımız en büyük problem ise kuraklık ve susuzluktur. Önümüzdeki yıllarda Beyşehir Gölü’nden Seydişehir’e su verilmeyeceği artık aşikârdır. Bu durum, ilçemiz üreticilerini önümüzdeki yıllarda kuraklığın çok daha vahim sonuçlarıyla karşı karşıya bırakacaktır.
Bu vahim tablo karşısında, DSİ Müdürlüğü’nün, Beyşehir ile Seydişehir arasında farklı bölgelerde derin sondaj kuyuları açarak kuraklıkla mücadele etmeyi planladığını dile getirdiğini biliyoruz. Bu amaçla ilçemizin iki bölgesinde sondaj çalışmalarına başlanmıştır. Ancak sondajların DSİ tarafından doğrudan yapılması, şantiye taşıması, işçilerin Konya merkezden gelip gitmesi gibi nedenlerle üç günü bulmayacak kuyuların aylarca sürmesi, üretici açısından ciddi bir sorun hâline gelmiştir.
Konumuz elbette bu gecikmenin gerekçeleri değildir. Asıl mesele, ilçemize yapılacak sondaj kuyularının hızlandırılmasıdır. Üreticilerimizin, DSİ başta olmak üzere devletin ilgili tüm kurumlarından bu sürecin hızlandırılmasını ısrarla talep etmesi, her platformda ve her mercide bu konunun takipçisi olması gerekmektedir.
Bu konuyu en iyi anlatacak olan yine üreticinin kendisidir. Zira bu toplumun her kesimi üreticinin çok kazanmasını ister; ancak sonuçta bu iş, üreticinin kendi işi ve kendi meselesidir. Asıl olan, üreticinin kendi kıymetini bilmesidir. Sizler bu toplumun yapı taşlarının yegâne sahibisiniz. Birlik olup sesinizi duyurmanız, Seydişehir’in geleceği açısından hayati öneme sahiptir.
Beyşehir’den su beklemek yerine, Toroslar’dan Seydişehir’e su kaynaklarının indirilmesini talep etmek hayal değildir. Ancak bugünün en basit, en hızlı ve en uygulanabilir çözüm yolu sondajların hızlandırılmasıdır. Bu gerçek artık görmezden gelinmemelidir.
Lütfen geç olmadan, üreticilerimizi yokluğa mahkûm etmeden gerekli önlemler alın. Ben şahsım adına bu üretimin bir parçası olmaktan onur duyuyorum. Sizler de bunu kendi meseleniz olarak görün ve üreticilerimizin derdiyle dertlenin.
Son sözlerimi, Gazi Mustafa Kemal Atatürk’ün tarihe geçen şu sözüyle tamamlamak istiyorum:
“Millî ekonominin temeli ziraattir.”
Saygı ve hürmetle…


