Dünyanın en gürültülü anında bile, aslında her şey derin bir sessizlikten ibarettir. Çünkü insanın, hayvanın, bitkinin, toprağın ve göğün ardında duran asıl gerçek; gözümüzün bile seçmekte zorlandığı o küçük zerrelerde saklıdır. Kâinat, görünenden çok daha ince bir dilden konuşur. Biz ise çoğu zaman bu fısıltıları duyamayacak kadar kalabalığızdır içimizde.
Bir insanın gözlerinde parlayan umut, bir hayvanın korkuyla titreyen kalbi, bir bitkinin gecenin ayazında sessizce uzayan kökü… Hepsi aynı kaynaktan doğar: Varlığın en küçük titreşimi olan zerrelerden. Biz sandığımız kadar farklı değiliz; aslında aynı şarkının farklı notalarıyız. Bir damla sudaki hidrojen de, ciğerlerimize dolan nefes de, toprağın arasında kaybolmuş bir mineral de aynı ilahi matematikle yaratılır.
Zerreler…
Bazen bir çocuğun kahkahasına dönüşür, bazen bir serçenin kanat çırpışına, bazen de bir ağacın göğe uzanışına. İnsan dediğin varlık, gururla yürüyen bir beden gibi görünse de aslında iç içe geçmiş milyonlarca zerre halkasından ibarettir. Her nefes aldığında yenilenen, her düşüncesinde yeniden şekillenen bir evren taşır içinde.Hayvanlar, bize benzemez sanırız; oysa onların da kalpleri, kemikleri, tüyleri, korkuları aynı küçük yapı taşlarından dokunmuştur. Bir köpeğin sevilince ısınan bakışı ile bir insanın mutlu olunca parlayan gözleri aynı yerde başlar: Zerrede. Bir canlının var olması için büyük bir mucizeye gerek yoktur; çünkü mucize zaten en küçüğünde saklıdır.Ve bitkiler…Kökleriyle toprağa tutunurken, gövdesiyle göğe yaklaşırken sessiz bir varoluş dersi verir. Bir yaprağın damarlarında dolaşan hayatın da, toprağın içinde kıpırdayan bir tohumun da başlangıcı aynıdır: Gözle görülmeyen bir zerre. O zerre büyür, çatlar, filiz verir ve sonunda dünyaya nefes olmayı öğrenir.
Biz sanırız ki büyük olan güçlüdür; oysa evrenin yasası tam tersini söyler. Koca dağları oluşturan zerredir. Gönlümüzü kıran kelimeyi taşıyan da. Bizi hayata bağlayan sevgi de küçücük bir titreşimden yayılır. İnsanlık dediğimiz devasa hikâyeyi yazan satırların mürekkebi bile zerrelerin ince savaşından ibarettir.Belki de bu yüzden, dünyaya biraz daha dikkatli bakanlar bir noktadan sonra bir gerçeği fark ederler:Hiçbir şey küçük değildir.
Zerre dediğin bile, bütün bir varlığın taşıyıcısıdır.Ve biz…
Aynı zerrelerin farklı suretlerde dolaşan yansımalarıyız aslında. İnsan, hayvan, bitki, toprak… Hepsi aynı hikâyenin başka kapakları.Kâinatın sırrı büyüklükte değil; küçücük bir zerrede gizlidir.İşte bu yüzden, yaşamak dediğimiz şey; görünmeyeni görebilmekle, sessiz olanı duyabilmekle, küçük olanın aslında ne kadar büyük olduğunu fark edebilmekle başlar.
Vesselam..


