Sitenin solunda giydirme reklamı denemesidir
Sitenin sağında bir giydirme reklam
Merve NAVRUZ
Köşe Yazarı
Merve NAVRUZ
 

ÖLÜMÜN ÖLDÜĞÜ YER

Bir sabahın serinliğinde, pencereyi araladığınızda içinize dolan o hafif ürperti vardır ya… İşte ölüm, çoğu zaman ruhumuza öyle dokunur. Soğuk değil, yakıcı da değil. Sadece derin. Sessiz ve derin. Belki de bu yüzden korkarız ondan. Çünkü biz yüzeyde yaşamaya alışkınız. Ölüm ise derinlere çağırır.Oysa unuturuz; ölüm, karanlık bir son değil, ışıklı bir başlangıçtır. Nefesin bittiği yerde hakikat başlar. Biz toprağa “veda” sanırız, meğer göğe “merhaba” imiş bilemeyiz. Çünkü inanan bir yürek için ölüm, Rabbine dönmenin adıdır. İnsan neden korkar ölümden? Çünkü terk etmeyi, terk edilmeyi, bilinmezliği sevmez. Çünkü hayata tutunur, hatta kimi zaman kendine rağmen. Oysa ölümden korkmak, çoğu zaman hayatı yanlış okumaktan kaynaklanır. Eğer dünya bir imtihansa, ölüm de o imtihanın sınav zili değil midir?Kur’an bize bu hakikati nezaketle fısıldar:“Her nefis ölümü tadacaktır.” (Âl-i İmrân, 185) Tadacaktır… İlginçtir, “yaşayacaktır” demez. Çünkü ölüm bile bir çeşit tecrübedir. Acı değil, bir tat. Kimine buruk, kimine baldan tatlı. Bu tadın lezzeti, hayatı nasıl yaşadığımızla şekillenir. Sevgili Peygamberimiz (s.a.v) buyurur:“Ölümü çokça hatırlayınız. Zira o, lezzetleri yok edendir.” (Tirmizî, Zühd, 4)Bu hatırlayış bir yas değil, bir uyanıştır aslında. Ölümü düşünmek, ölmeden evvel dirilmektir. Hayata anlam kazandırır. Kalbinize sorular sordurur: Bugün affettim mi? Sevdim mi? Hakkı söyledim mi? Kul hakkı gözetebildim mi?Sanılanın aksine, ölüm korkusunu bastırmak değil, onunla dost olmak gerekir. Onu tanımak, ona hazırlanmak. Tıpkı uzun bir yolculuk için hazırlanan bir yolcu gibi… Ölümden korkan değil, ona hazırlıksız yakalanan mahzundur. İslam bize der ki: Ölüm bir yokluk değil, vuslattır.Vuslat… Kavuşmak.Kulun Rabbiyle buluşması, faniden bakîye adım atması…Nasıl olur da böylesine mukaddes bir yolculuktan korkulur?Korku, çoğu zaman inancın değil, gafletin meyvesidir. Kalp ne kadar Allah’la olursa, ölüm o kadar yumuşak düşer insanın üzerine. Ve bir gün vakit dolduğunda, bir tebessüm gibi gelir. Ruhun gülümsemesidir ölüm; çünkü bilir ki asıl yurdundan bir çağrı almıştır.Ey kalbi ürperen insan… Ölümden korkma.Hayattan kork. Boşa geçen, anlamsızlaşan bir hayattan…Geceleri dua etmeyen, sabahı şükürle karşılamayan bir hayattan kork.Çünkü ölüm, Allah’ın rahmetine açılan bir kapıdır.Ve sen, o kapıya doğru yürürken sadece şunu bil yeter: “Rabbim, ben sana geliyorum. Kalbimde iman, sırtımda tevbe, dilimde dua ile…”
Ekleme Tarihi: 29 Temmuz 2025 -Salı

ÖLÜMÜN ÖLDÜĞÜ YER

Bir sabahın serinliğinde, pencereyi araladığınızda içinize dolan o hafif ürperti vardır ya… İşte ölüm, çoğu zaman ruhumuza öyle dokunur. Soğuk değil, yakıcı da değil. Sadece derin. Sessiz ve derin. Belki de bu yüzden korkarız ondan. Çünkü biz yüzeyde yaşamaya alışkınız. Ölüm ise derinlere çağırır.Oysa unuturuz; ölüm, karanlık bir son değil, ışıklı bir başlangıçtır. Nefesin bittiği yerde hakikat başlar. Biz toprağa “veda” sanırız, meğer göğe “merhaba” imiş bilemeyiz. Çünkü inanan bir yürek için ölüm, Rabbine dönmenin adıdır.

İnsan neden korkar ölümden?

Çünkü terk etmeyi, terk edilmeyi, bilinmezliği sevmez. Çünkü hayata tutunur, hatta kimi zaman kendine rağmen. Oysa ölümden korkmak, çoğu zaman hayatı yanlış okumaktan kaynaklanır. Eğer dünya bir imtihansa, ölüm de o imtihanın sınav zili değil midir?Kur’an bize bu hakikati nezaketle fısıldar:“Her nefis ölümü tadacaktır.” (Âl-i İmrân, 185) Tadacaktır… İlginçtir, “yaşayacaktır” demez. Çünkü ölüm bile bir çeşit tecrübedir. Acı değil, bir tat. Kimine buruk, kimine baldan tatlı. Bu tadın lezzeti, hayatı nasıl yaşadığımızla şekillenir.

Sevgili Peygamberimiz (s.a.v) buyurur:“Ölümü çokça hatırlayınız. Zira o, lezzetleri yok edendir.” (Tirmizî, Zühd, 4)Bu hatırlayış bir yas değil, bir uyanıştır aslında. Ölümü düşünmek, ölmeden evvel dirilmektir. Hayata anlam kazandırır. Kalbinize sorular sordurur: Bugün affettim mi? Sevdim mi? Hakkı söyledim mi? Kul hakkı gözetebildim mi?Sanılanın aksine, ölüm korkusunu bastırmak değil, onunla dost olmak gerekir. Onu tanımak, ona hazırlanmak. Tıpkı uzun bir yolculuk için hazırlanan bir yolcu gibi… Ölümden korkan değil, ona hazırlıksız yakalanan mahzundur.

İslam bize der ki: Ölüm bir yokluk değil, vuslattır.Vuslat… Kavuşmak.Kulun Rabbiyle buluşması, faniden bakîye adım atması…Nasıl olur da böylesine mukaddes bir yolculuktan korkulur?Korku, çoğu zaman inancın değil, gafletin meyvesidir. Kalp ne kadar Allah’la olursa, ölüm o kadar yumuşak düşer insanın üzerine. Ve bir gün vakit dolduğunda, bir tebessüm gibi gelir. Ruhun gülümsemesidir ölüm; çünkü bilir ki asıl yurdundan bir çağrı almıştır.Ey kalbi ürperen insan…

Ölümden korkma.Hayattan kork. Boşa geçen, anlamsızlaşan bir hayattan…Geceleri dua etmeyen, sabahı şükürle karşılamayan bir hayattan kork.Çünkü ölüm, Allah’ın rahmetine açılan bir kapıdır.Ve sen, o kapıya doğru yürürken sadece şunu bil yeter:

“Rabbim, ben sana geliyorum. Kalbimde iman, sırtımda tevbe, dilimde dua ile…”

Yazıya ifade bırak !
Okuyucu Yorumları (1)

Yorumunuz başarıyla alındı, inceleme ardından en kısa sürede yayına alınacaktır.

Yorum yazarak Topluluk Kuralları’nı kabul etmiş bulunuyor ve seydisehirinsesi.com.tr sitesine yaptığınız yorumunuzla ilgili doğrudan veya dolaylı tüm sorumluluğu tek başınıza üstleniyorsunuz. Yazılan tüm yorumlardan site yönetimi hiçbir şekilde sorumlu tutulamaz.
Mediha yurt
(29.07.2025 20:46 - #671)
Yakın zamanda sevdiği birini kaybetmiş bir kişi olarak gözlerim doldu okurken çok zor ama keşke böyle düşünebilsek
Yorum yazarak Topluluk Kuralları’nı kabul etmiş bulunuyor ve seydisehirinsesi.com.tr sitesine yaptığınız yorumunuzla ilgili doğrudan veya dolaylı tüm sorumluluğu tek başınıza üstleniyorsunuz. Yazılan tüm yorumlardan site yönetimi hiçbir şekilde sorumlu tutulamaz.
(0) (0)

Diğer Yazıları

Sitemizden en iyi şekilde faydalanabilmeniz için çerezler kullanılmaktadır, sitemizi kullanarak çerezleri kabul etmiş saylırsınız.
aohbet islami chat omegla türk sohbet cinsel sohbet dini chat plastik çember