Pınar KOCAMAN
Köşe Yazarı
Pınar KOCAMAN
 

SİZİN SUSKUNLUĞUNUZ HANGİSİ?

Ne zor şeydir suskunluğu anlatmak…Yüzyıllardır binlerce söz söylenmiştir suskunluk üzerine, Lakin yine de tüm sözler kifayetsiz kalır suskunluğun olduğu yerde… İnsanın umudu varsa anlaşılacağından, konuşup paylaşmak ister. Bazen derdini döker, bazen sevincini. Bazen umutlarını, hayallerini, bazen düzeltmek istediklerini. Fakat zamanla kırıldıkları, incinmekten de öteye geçerse eğer orada suskunluk başlar. Çünkü ne kadar anlatırsa anlatsın, duyulmayacak olduğunu kavrar. İnsanın ruhunun kırıldığı yerdir burası. Ve insanın ruhunun kırılması kalbin kırılmasından başka bir haldir. İnsanın kalbi kırılınca konuşarak telefisi mümkündür belki ancak ruhun kırılması öyle değildir. Aman ha kimseyi böyle incitmeyin. Kul geçse bile kırılmaktan, incinmekten, etse de hakkını bin kere helal, onun da her şeyi gören duyan, bilen, bir sahibi var. … Bazen haksız olduğu için susar insan, vicdanı konuşur onunla uzun uzun geceler boyunca. Dört bir yanını pişmanlık ateşi sararken, O sadece susar, dinler ve “ne desen haklısın” der. Bazen de haklı olduğu için susar. Kelimeleri yormaktan edep ettiği için susar. Huzuru soluyamadıktan sonra, kim haklı kim haksız ne fark eder ki, der ve susar. Bazen nefsinin ateşinde yanmaktan korkar da susar. Rabbinin sus Meryem dediği ayeti duyar da, hakikat konuşsun diye susma orucu adar. Ve Teslim olur yaradanına, benlik ateşi yakmasın diye. Bazen de sevdiğinin yasıdır suskunluğun diğer adı. Kah kara toprağa vermiştir sevdiğini kah kalbine gömmüştür geçmişten bir izi… Bazen sevda türküleri, bazen de acı ağıtları duyulur suskunluğun sesinde… Ve kendi kabuğuna çekilir insan, yasını derinlerinde yaşamak üzere… … Yani demem o ki suskunluklar başka başkadır. Bazen sezdiği için susar, bazen sevdiği için. Bazen dinleyeni anlayanı olmadığından susar, bazen kendine olan saygısından… Bazen de teslim olduğu için susar, en doğrusunu bilene. Bu dinginliğin suskunluğudur, her an huzurda olmanın huzurundan gelen bir suskunluktur ki sadece her yerden konuşanı duymak için susmak gerekir. Bir de birbirinin nefesine, nefes olanların suskunluğu vardır ki, Gönül’den Gönül’e konuştukları için susarlar. Yani konuştukları duyulmayacağı için değil, Sustuklarını duyanı olduğu için susanlar… Suskunluğun içinde konuşmadan anlaşanlar… İnşallah sustuklarınızı sezenler olsun ömrünüzde! Ya sizin suskunluğunuz hangisi?
Ekleme Tarihi: 16 Mayıs 2023 - Salı

SİZİN SUSKUNLUĞUNUZ HANGİSİ?

Ne zor şeydir suskunluğu anlatmak…Yüzyıllardır binlerce söz söylenmiştir suskunluk üzerine,
Lakin yine de tüm sözler kifayetsiz kalır suskunluğun olduğu yerde…
İnsanın umudu varsa anlaşılacağından, konuşup paylaşmak ister. Bazen derdini döker, bazen sevincini. Bazen umutlarını, hayallerini, bazen düzeltmek istediklerini.
Fakat zamanla kırıldıkları, incinmekten de öteye geçerse eğer orada suskunluk başlar. Çünkü ne kadar anlatırsa anlatsın, duyulmayacak olduğunu kavrar. İnsanın ruhunun kırıldığı yerdir burası. Ve insanın ruhunun kırılması kalbin kırılmasından başka bir haldir. İnsanın kalbi kırılınca konuşarak telefisi mümkündür belki ancak ruhun kırılması öyle değildir. Aman ha kimseyi böyle incitmeyin. Kul geçse bile kırılmaktan, incinmekten, etse de hakkını bin kere helal, onun da her şeyi gören duyan, bilen, bir sahibi var.
Bazen haksız olduğu için susar insan, vicdanı konuşur onunla uzun uzun geceler boyunca. Dört bir yanını pişmanlık ateşi sararken, O sadece susar, dinler ve “ne desen haklısın” der.
Bazen de haklı olduğu için susar. Kelimeleri yormaktan edep ettiği için susar. Huzuru soluyamadıktan sonra, kim haklı kim haksız ne fark eder ki, der ve susar.
Bazen nefsinin ateşinde yanmaktan korkar da susar. Rabbinin sus Meryem dediği ayeti duyar da, hakikat konuşsun diye susma orucu adar. Ve Teslim olur yaradanına, benlik ateşi yakmasın diye.
Bazen de sevdiğinin yasıdır suskunluğun diğer adı. Kah kara toprağa vermiştir sevdiğini kah kalbine gömmüştür geçmişten bir izi…
Bazen sevda türküleri, bazen de acı ağıtları duyulur suskunluğun sesinde…
Ve kendi kabuğuna çekilir insan, yasını derinlerinde yaşamak üzere…
Yani demem o ki suskunluklar başka başkadır. Bazen sezdiği için susar, bazen sevdiği için. Bazen dinleyeni anlayanı olmadığından susar, bazen kendine olan saygısından…
Bazen de teslim olduğu için susar, en doğrusunu bilene. Bu dinginliğin suskunluğudur, her an huzurda olmanın huzurundan gelen bir suskunluktur ki sadece her yerden konuşanı duymak için susmak gerekir.
Bir de birbirinin nefesine, nefes olanların suskunluğu vardır ki, Gönül’den Gönül’e konuştukları için susarlar.
Yani konuştukları duyulmayacağı için değil, Sustuklarını duyanı olduğu için susanlar…
Suskunluğun içinde konuşmadan anlaşanlar…
İnşallah sustuklarınızı sezenler olsun ömrünüzde!
Ya sizin suskunluğunuz hangisi?
Yazıya ifade bırak !
Okuyucu Yorumları (0)

Yorumunuz başarıyla alındı, inceleme ardından en kısa sürede yayına alınacaktır.

Yorum yazarak Topluluk Kuralları’nı kabul etmiş bulunuyor ve seydisehirinsesi.com.tr sitesine yaptığınız yorumunuzla ilgili doğrudan veya dolaylı tüm sorumluluğu tek başınıza üstleniyorsunuz. Yazılan tüm yorumlardan site yönetimi hiçbir şekilde sorumlu tutulamaz.
Sitemizden en iyi şekilde faydalanabilmeniz için çerezler kullanılmaktadır, sitemizi kullanarak çerezleri kabul etmiş saylırsınız.