Serinin ilk yazısında, dışarıdan gelen tesirlerde, depremlerde, fırtınalarda duvarlara destek olmak onları güçlendirmek amacıyla inşa edilen “Payanda”ları ele almıştık. Bugünkü yazımızda ise, duvarlara yağmuru ve suyu temas ettirmeyen Harpuştaları ele alacağız.
Harpuştalar; bahçe duvarlarının, teras korkuluklarının veya çatı parapetlerinin üstüne yerleştirilen, doğal taş, kiremit, beton, mermer, seramik, metal veya kompozit malzemelerden üretilen, eğimli yahut kavisli formlarda yapı elemanlarıdır.
Kelime kökeni itibariyle Farsça olup, “Har” eşek, “püste” ise sırt anlamına gelmektedir. Duvarların üst kısmında yağmur sularına karşı bir nevi şemsiye görevi gören Harpuştalar, eğimli yüzeyleri sayesinde de suyun birikmeden akmasını sağlarlar.
…
Temsili manada ise duvarlar; beşerlikler içerisinde kalan bedenler, bir nevi şemsiye açma kolaycılığına kaçarak rahmet yağmurlarından mahrum kalanlardır.
Dş etkenler olarak hala açıklıklar ve boşluklar söz konusu olduğunda, bu Beşer’lik zafiyetlerinin insanı etkilemesi de her an mümkündür.
Böylece, Bir yandan, rahmet adı altında nasiplerden istifade etmesine engel olacak şekilde Nefes’e Harpuşta tatbik etmesi fısıldanırken,
Diğer yandan da, Nefes eğer ki Sürdürülebilir bir Devamlılıkta olmak şartıyla dirayetli olarak Aklına ve Nefsine uymayıp rahmetler kapsamındaki nasiplerden kendisine hayra dair kazanımlar oluşturmaya gönül verdiği takdirde; içten bir gönül pınarlarından bir serinlik sağlayıcılık edinmesi de mümkündür.
…
Bedene saygı ve sağlıklı güçlü dik duruş halinde bir beden, İnsan-ı Kamil olma yolculuğunun ilk aşaması olsa da,
Ancak İçsel gelişim ve DİP’ten ateş ile devam etmek mümkündür bu yolculuğa…
Gönülden uzaklaşıldıkça ve sadece bedene Beşer’liğe kalınırsa;
O duvarlar gün gelir mutlaka yıkılır lakin insan varmaz farkına…
Ve elbette,
Bir kıvılcım düşse bedene yandım diyen de vardır;
Ateşe koştura koştura giren ve Hakk diyen de…
Ve Sadece Hakk Aşıkları rahmetindedir bu yağmurların. Çünkü Yağmur bir bakıma gönül kadehindeki Aşk şarabıdır.
Hakk Aşığı, Rahmetindedir: Pinhan’a Ulaşmanın Şaşmazlığında; Temizlenmeye, Arınmaya.
Çünkü:
H-ırkasını
A-bdallığa
R-emzedenin:
P-inhan’a
U-zletinin
Ş-arab-ı Rahmeti’nde;
T-arık-ı Şuttar’ı,
A-b-ı hayat’tır.
…
Ateşten gömlek giyinmek misali hırkayı giyinmeye gönül vermek,
Nefsini arındırmak üzere nice meşakkatli süreçlerde, vazgeçmeksizin sürdürülebilir bir devamlılık içinde olmak demektir.
Abdal; Nefesini sıyırıp gönül eşliğinde Işık tutmaya adamışken, İlahi aşkın sırlarını, ehli olmayanlardan uzak tutarak sadece Gönüllere DİP’ten hissettirmek üzere hizmettedir.
İşte bu nedenle Harpuştalar, duvarlara bu Şarab-ı Rahmeti teslim etmezler.
Çünkü şemsiye açma kolaycılığına kaçanlar, yağmurlarda doyasıya ıslanarak Arınıp temizlenmek üzere, şarabının rahmetinde yıkanamazlar.
Ancak DİP’ten Aşk halinde, Sınırsız Gönülde Sonsuz Aşk içinde olmaya ulaşmaya gönül vermişlik üzere seçimsizlik ile mutlak istikamete doğru yürüyen, Ölümsüzlük suyunu rahmet yağmurlarından içer.
Ve Nasıl ki Allah bulutları (dilediği yere) sürüklüyor ve Artık onu dilediğine isabet ettirip; dilediğinden de onu uzak tutuyorsa,
İlahi sırlar da rahmet yağmurlarıyla dilediğine ulaştırılır.
Çünkü Duvarlar Arasındaki Ateş-i Pinhan Aşk,
Ancak ehline remz ile anlatılır; ehil olmayana ise susulur.