Pınar KOCAMAN
Köşe Yazarı
Pınar KOCAMAN
 

SEN ORUÇ TUTMA! ORUÇ SENİ TUTSUN!

Dilimize Farsçadan geçmiş olan oruç kelimesi, Kuran’da, Arapça olarak “Savm” ve “Siyam” kelimeleri ile yer alır ki; terk etmek, konuşmamak, yememek, bırakmak, uzaklaşmak, sakınmak, el çekmek gibi anlamlarda kullanılmışlardır. Geleneksel anlayışta, Ramazan ayında; sabahtan akşama kadar yemekten, içmekten, cinsel ilişkiden sakınılarak oruç tutulur. Ancak “Savm” çok daha derin bir anlamı ifade eder ki; her türlü kötü düşünceden, kötülük yapmaktan, zarar vermekten ve tüm fenalardan sakınmak, uzaklaşmak demektir. Bu bakış açısıyla bakarsak, hakikatte oruç tutmak, orucun insanı tutması olmalıdır. Yani insanı, her türlü kötü sözden, eylemden ve düşünceden alıkoyarak, tüm kötü hallerden uzaklaştırmasıdır. İnsanın, dilini tutması, öfkesini yutması ve her türlü haramdan sakınmasıdır. Kişinin eline, beline, diline hakim olarak, nefsini terbiye etmesi ve her durumda kendine mukayyet olmasıdır. Yoksa ağzından köpükler saçarak, öfkeyle bağırıp, çağırıp, kalpler kırarak, açlığın yahut sigarasızlığın acısını başkalarından çıkarması demek değildir elbet! İnsan bu haller içindeyken sahiden oruç tutmuş olur mu? Allah’ın insanın yememesine içmemesine mi ihtiyacı vardır ki? Kişi, ölçüde tartıda adaletli olmamışsa, işi ehline vermemiş adam kayırmış rüşvet almış/vermişse, yaptığı işi düzgün yapmamış çalmış, hileye yalana bulaşmışsa, aç kalmış susuz kalmış kime, neye faydası olur ki? İnsanoğlu, Orucun manasını idrak etmek, ondaki hikmeti kavramak üzere tefekkür etmek yerine, “sakız orucu bozar mı?, iğne orucu bozar mı? “ diye şekle şemale dayalı, manadan uzak hallerin peşine düşer. Oysa sakız çiğnemekten daha fena bir hal vardır ki, o da, dedikodu yaparak ölü kardeşinin etini çiğnemektir, İğneli sözlerle insanların canını acıtmaktır. Kuran’da bu konuya dair Hucurât Suresi 12. Ayette çok açık bir uyarı vardır; “Ey iman edenler! Zanlardan çok kaçının. Muhakkak ki zanların bazıları, sizleri kötülüğe sürükleyip günahkâr yapabilir. Bazınız bazınızın arkasından çekiştirmesin, dedikodusunu yapmasın, gizli yönlerini, hatalarını, ayıbını araştırmasın. Sizlerden biriniz ölü kardeşinizin etini yemek ister mi? İşte tiksindiniz. Fenalardan sakının, Allah’a ortak koşmayın. Muhakkak ki Allah, hatalarını anlayıp pişman olanların tövbelerini kabul edendir, varlığı özünden varedendir.” Ve yine Kuran’da Meryem suresi 26.ayette, susma orucundan da bahsedilir ki, insanın nefsi sustuğu vakit, konuşan Hakk olur. " Ye iç gözün aydın olsun! İnsanlardan birini görürsen de ki: Ben çok esirgeyici olan rahmân'a susma orucu adadım; artık bugün hiçbir insanla konuşmayacağım" Şimdi dönüp bir daha bakalım… Sadece aç susuz kalarak yahut sahura kadar oturup, iftara yakın kalkarak, kah kalp kırarak, kah kavga çıkarıp kötülüğe dahil olarak, israfın en alasının yapıldığı iftar sofralarında nefsini şımartarak sahiden Oruç tutmuş olunur mu? İnsanların tek derdinin ne yesek, ne içsek olduğu abartılı iftar ve sahur sofralarında nefs terbiyesi sağlanır mı? Eğer vaziyet böyleyse, “Nice oruç tutanın orucundan, açlıktan başka bir kârı yoktur.” Ve o vakit, “SEN ORUÇ TUTMA! ANCAK ORUÇ SENİ TUTSUN!” demek gerekir…
Ekleme Tarihi: 28 Mart 2024 - Perşembe

SEN ORUÇ TUTMA! ORUÇ SENİ TUTSUN!

Dilimize Farsçadan geçmiş olan oruç kelimesi, Kuran’da, Arapça olarak “Savm” ve “Siyam” kelimeleri ile yer alır ki; terk etmek, konuşmamak, yememek, bırakmak, uzaklaşmak, sakınmak, el çekmek gibi anlamlarda kullanılmışlardır.
Geleneksel anlayışta, Ramazan ayında; sabahtan akşama kadar yemekten, içmekten, cinsel ilişkiden sakınılarak oruç tutulur. Ancak “Savm” çok daha derin bir anlamı ifade eder ki; her türlü kötü düşünceden, kötülük yapmaktan, zarar vermekten ve tüm fenalardan sakınmak, uzaklaşmak demektir.
Bu bakış açısıyla bakarsak, hakikatte oruç tutmak, orucun insanı tutması olmalıdır. Yani insanı, her türlü kötü sözden, eylemden ve düşünceden alıkoyarak, tüm kötü hallerden uzaklaştırmasıdır. İnsanın, dilini tutması, öfkesini yutması ve her türlü haramdan sakınmasıdır. Kişinin eline, beline, diline hakim olarak, nefsini terbiye etmesi ve her durumda kendine mukayyet olmasıdır.
Yoksa ağzından köpükler saçarak, öfkeyle bağırıp, çağırıp, kalpler kırarak, açlığın yahut sigarasızlığın acısını başkalarından çıkarması demek değildir elbet! İnsan bu haller içindeyken sahiden oruç tutmuş olur mu? Allah’ın insanın yememesine içmemesine mi ihtiyacı vardır ki?
Kişi, ölçüde tartıda adaletli olmamışsa, işi ehline vermemiş adam kayırmış rüşvet almış/vermişse, yaptığı işi düzgün yapmamış çalmış, hileye yalana bulaşmışsa, aç kalmış susuz kalmış kime, neye faydası olur ki?
İnsanoğlu, Orucun manasını idrak etmek, ondaki hikmeti kavramak üzere tefekkür etmek yerine, “sakız orucu bozar mı?, iğne orucu bozar mı? “ diye şekle şemale dayalı, manadan uzak hallerin peşine düşer. Oysa sakız çiğnemekten daha fena bir hal vardır ki, o da, dedikodu yaparak ölü kardeşinin etini çiğnemektir, İğneli sözlerle insanların canını acıtmaktır.
Kuran’da bu konuya dair Hucurât Suresi 12. Ayette çok açık bir uyarı vardır;
“Ey iman edenler! Zanlardan çok kaçının. Muhakkak ki zanların bazıları, sizleri kötülüğe sürükleyip günahkâr yapabilir. Bazınız bazınızın arkasından çekiştirmesin, dedikodusunu yapmasın, gizli yönlerini, hatalarını, ayıbını araştırmasın. Sizlerden biriniz ölü kardeşinizin etini yemek ister mi? İşte tiksindiniz. Fenalardan sakının, Allah’a ortak koşmayın. Muhakkak ki Allah, hatalarını anlayıp pişman olanların tövbelerini kabul edendir, varlığı özünden varedendir.”
Ve yine Kuran’da Meryem suresi 26.ayette, susma orucundan da bahsedilir ki, insanın nefsi sustuğu vakit, konuşan Hakk olur.
" Ye iç gözün aydın olsun! İnsanlardan birini görürsen de ki: Ben çok esirgeyici olan rahmân'a susma orucu adadım; artık bugün hiçbir insanla konuşmayacağım"
Şimdi dönüp bir daha bakalım…
Sadece aç susuz kalarak yahut sahura kadar oturup, iftara yakın kalkarak, kah kalp kırarak, kah kavga çıkarıp kötülüğe dahil olarak, israfın en alasının yapıldığı iftar sofralarında nefsini şımartarak sahiden Oruç tutmuş olunur mu? İnsanların tek derdinin ne yesek, ne içsek olduğu abartılı iftar ve sahur sofralarında nefs terbiyesi sağlanır mı?
Eğer vaziyet böyleyse,
“Nice oruç tutanın orucundan, açlıktan başka bir kârı yoktur.”
Ve o vakit,
“SEN ORUÇ TUTMA! ANCAK ORUÇ SENİ TUTSUN!” demek gerekir…
Yazıya ifade bırak !
Okuyucu Yorumları (0)

Yorumunuz başarıyla alındı, inceleme ardından en kısa sürede yayına alınacaktır.

Yorum yazarak Topluluk Kuralları’nı kabul etmiş bulunuyor ve seydisehirinsesi.com.tr sitesine yaptığınız yorumunuzla ilgili doğrudan veya dolaylı tüm sorumluluğu tek başınıza üstleniyorsunuz. Yazılan tüm yorumlardan site yönetimi hiçbir şekilde sorumlu tutulamaz.
Sitemizden en iyi şekilde faydalanabilmeniz için çerezler kullanılmaktadır, sitemizi kullanarak çerezleri kabul etmiş saylırsınız.