Toprağın altında, kimselerin görmediği zamanlarda,
Nice hallere şahitlik edendir Tohum,
Filizlenip Karanlıklar’dan, Aydınlıklar’a,
Erişeceği günü beklerken sabırla…
Lakin öylece beklemek değildir bu!
Ezelden yazılmış olana teslimiyetin sabrıdır ki,
Kökleri Derinlere inerken, her an yeni bi Şen’dedir Aslı’nda…
…
Ve Tam’da O An’da çatlayan Tohum,
Bir yandan Dip’lere gönül verirken karanlık kuyularda,
Bir yandan da Aşk ile ulaştırılır çağrıldığı ışığa, Nur’a!
Ve bu çağrı öyle bir çağrıdır ki,
Karşı koymaz hiç bir tohum Bura’da!
Meyve’ye varan yolculuğa…
Zira Çağıran da O’dur, Çağrılan da!
Ezelden ikna olmuş Tohum’un,
Artık! Ne bir korkusu,
Ne de bir şüphesi vardır!
Ve Meyve;
M-ukniadır
E-zelden
Y-azılana
V-arırken
E-minlikle!
…
Filiz, Gönül Eşliğinde Seyri Süluk’te
Büyürken an be an,
Gah sıcaktan kavrulur, Aşk ile yanar ha yanar,
Gah Su’ya eriştirilir, Serinlik olur,
HU-Şu içinde yaşları akar da akar!
Velhasıl;
Tohum Filiz’den Meyve’ye varırken,
“Hamdım, Piştim, Yandım” süreçlerinden geçer!
Tohum Öz’ünde taşıdığı Sır’rı,
Meyve’ye eriştiğinde aşikar eder!
Ve elbette Vakit saat gelince,
Emanetini tertemiz teslim eder!
Kendini Gönül’e,
Gönül’ü Aşk’a,
Aşk’ı Hakk’a feda eder!
Lakin;
Ne acelecilik eder, ne de sabırsızlık!
Sade’ce Razılık içinde
Sabır ile devam eder yürümeye…
Ve Nitekim,
M-arifet
E-hli
Y-aradanın
V-ekilidir,
E-nginlerde!