Pınar KOCAMAN
Köşe Yazarı
Pınar KOCAMAN
 

ARİF’E TARİF GEREKMEZ!

Arif kelimesi Türkçe’ de "Çok anlayışlı ve sezgili (kimse)." anlamına gelir. Arif olana yani halden anlayan, durumu kavrayan bir insana, ne yapması gerektiğini söylemeye ihtiyaç kalmaz. Yiğit at kendine kamçı vurdurmaz misali, gerçekten yiğit olan insan da durumdan vazife çıkararak yapması gerekenleri yapar ve kendine laf söyletmez. Peki bu hayatta, herkes üstüne düşeni yapsa, kim ne yapmış ne yapmamış bakmadan SADECE “Ben bana düşeni yapmakla mükellefim, O yapar ya da yapmaz o da onun problemi” diyebilse, insanların kelimeler ile birbirini yormasına gerek kalır mıydı o zaman? Kötü sözler, kavgalar, huzursuzluklar var olur muydu? … Rahmetli Babaannemiz’ den dinlediğimiz; “Kalk demeden kalkan Evlat, Yap demeden yapan Avrat, Yürü demeden yürüyen At, Nere gitti bu evde bu Dövlet! “ Dizeleri ile kuşaktan kuşağa aşılanmak istenen neydi acaba? Eğer bir evde herkes kendi sorumluluğunu bilirse, üstüne düşenleri, yapması gerekenleri yaparsa, o evde birlik beraberlik olur, dirlik düzen olur, bolluk bereket olur yani bir devlet olunur… Çünkü Devlet kelimesi, aynı zaman da “büyüklük, mevki, mutluluk, talih” demektir. İnsanın, sorumluluk almaktan kaçmayan olması, çocukluktan itibaren sorumluluklarının bilincinde olarak yetişmiş olması bu hayat yolunda en önemli unsurlardan biridir. Kalk demeden kalkan evlat; En basit mana ile her sabah yataktan kaldırmak için uğraşmadığınız, sabah okuluna yahut işine geç kalmasın diye kendinizi paralamadığınız, ödevlerini/işlerini yapması için sürekli başında zabıt tutmadığınız, odasını toplaması için yüz kere söylemek zorunda kalmadığınız kısacası kendine ait sorumluluklarını kimseye laf bırakmadan yapan bir evladınızın olmasıdır. Yap demeden yapan bir eşinizin olması ise, Bu hayat yolunuzda size yol arkadaşı olması, size değer vermesi, saygı duyması ve önemsemesi neticesinde, yapılması gerekenleri sizin söylemenize dahi yer bırakmadan yapan eden olması, sizi hissetmesi, sustuklarınızı duyabilmesi ve yüreğinizi sezebilmesi demektir. Yürü demeden yürüyen At ise; İşlerinizde sizinle yol alan, işlerinizin zamanında ve en iyi şekilde yapılması için gerekli olanların size zorluk çıkarmadan sizi yormadan, o işin gereğini yerine getirenler olmasıdır. Eğer bu birlikte çalıştığınız iş yaptığınız insanlar için uyarlanacak olursa; sürekli itelemeye gerek bırakmadan durumdan vazife çıkararak sorumluğunun gereğini siz demeden yerine getiren, yani leb demeden leblebiyi anlayan insanlarla yapılan işlerde kolaylık, huzur, bereket ve bolluk kendiliğinden gelir. … Şimdi bu yazılanları okurken, “keşke nerde öyle evlat, öyle eş, öyle insanlar “diyor olabilirsiniz. Hayatınıza dâhil olan birçok insan, film şeridi gibi gözünüzün önünden geçiyor olabilir. Ancak asıl geçmesi gereken, onların ne yaptığı nasıl olduğu değil, kendiniz olmalı… Siz ne kadar hayırlı bir eş, hayırlı bir evlat ve hayırlı bir iş arkadaşı olabiliyorsunuz? Siz size düşenleri ne kadar hakkıyla yerine getirebiliyorsunuz? Vicdanınızın sesini bir dinleyin bakalım, siz ne kadar arif oldunuz, yapmanız gerekenleri gerçekten yapan eden oldunuz mu? Lakin nefse düşmeden, ama ben diye başlayan cümleler kurmadan bir değerlendirin bakalım. Eğer içiniz de bir alev varsa, hemen kendinizi düzeltmenin yollarına bakın… Yok eğer içiniz rahatsa, keyfinize bakın…Huzurla, kim ne yapmış ne yapmamış takılmadan, başkalarının yangınının alevini ateşini üzerinize almadan… Ben bana düşeni yaparım, O ister yapsın ister yapmasın o onun problemi deyin ve bırakın o kişileri kendi öz yangınları ile… Çünkü herkes kedinden mesuldür, kimse kimsenin günah yükünü yüklenemez ve herkes kendi seçimlerinin, eylemlerinin yani önceden gönderdiklerinin sonuçlarını yaşar…
Ekleme Tarihi: 10 Şubat 2023 - Cuma

ARİF’E TARİF GEREKMEZ!

Arif kelimesi Türkçe’ de "Çok anlayışlı ve sezgili (kimse)." anlamına gelir.
Arif olana yani halden anlayan, durumu kavrayan bir insana, ne yapması gerektiğini söylemeye ihtiyaç kalmaz.
Yiğit at kendine kamçı vurdurmaz misali, gerçekten yiğit olan insan da durumdan vazife çıkararak yapması gerekenleri yapar ve kendine laf söyletmez.
Peki bu hayatta, herkes üstüne düşeni yapsa, kim ne yapmış ne yapmamış bakmadan SADECE “Ben bana düşeni yapmakla mükellefim, O yapar ya da yapmaz o da onun problemi” diyebilse, insanların kelimeler ile birbirini yormasına gerek kalır mıydı o zaman? Kötü sözler, kavgalar, huzursuzluklar var olur muydu?
Rahmetli Babaannemiz’ den dinlediğimiz;
“Kalk demeden kalkan Evlat,
Yap demeden yapan Avrat,
Yürü demeden yürüyen At,
Nere gitti bu evde bu Dövlet! “
Dizeleri ile kuşaktan kuşağa aşılanmak istenen neydi acaba?
Eğer bir evde herkes kendi sorumluluğunu bilirse, üstüne düşenleri, yapması gerekenleri yaparsa, o evde birlik beraberlik olur, dirlik düzen olur, bolluk bereket olur yani bir devlet olunur…
Çünkü Devlet kelimesi, aynı zaman da “büyüklük, mevki, mutluluk, talih” demektir.
İnsanın, sorumluluk almaktan kaçmayan olması, çocukluktan itibaren sorumluluklarının bilincinde olarak yetişmiş olması bu hayat yolunda en önemli unsurlardan biridir.
Kalk demeden kalkan evlat;
En basit mana ile her sabah yataktan kaldırmak için uğraşmadığınız, sabah okuluna yahut işine geç kalmasın diye kendinizi paralamadığınız, ödevlerini/işlerini yapması için sürekli başında zabıt tutmadığınız, odasını toplaması için yüz kere söylemek zorunda kalmadığınız kısacası kendine ait sorumluluklarını kimseye laf bırakmadan yapan bir evladınızın olmasıdır.
Yap demeden yapan bir eşinizin olması ise,
Bu hayat yolunuzda size yol arkadaşı olması, size değer vermesi, saygı duyması ve önemsemesi neticesinde, yapılması gerekenleri sizin söylemenize dahi yer bırakmadan yapan eden olması, sizi hissetmesi, sustuklarınızı duyabilmesi ve yüreğinizi sezebilmesi demektir.
Yürü demeden yürüyen At ise;
İşlerinizde sizinle yol alan, işlerinizin zamanında ve en iyi şekilde yapılması için gerekli olanların size zorluk çıkarmadan sizi yormadan, o işin gereğini yerine getirenler olmasıdır.
Eğer bu birlikte çalıştığınız iş yaptığınız insanlar için uyarlanacak olursa; sürekli itelemeye gerek bırakmadan durumdan vazife çıkararak sorumluğunun gereğini siz demeden yerine getiren, yani leb demeden leblebiyi anlayan insanlarla yapılan işlerde kolaylık, huzur, bereket ve bolluk kendiliğinden gelir.
Şimdi bu yazılanları okurken, “keşke nerde öyle evlat, öyle eş, öyle insanlar “diyor olabilirsiniz.
Hayatınıza dâhil olan birçok insan, film şeridi gibi gözünüzün önünden geçiyor olabilir.
Ancak asıl geçmesi gereken, onların ne yaptığı nasıl olduğu değil, kendiniz olmalı…
Siz ne kadar hayırlı bir eş, hayırlı bir evlat ve hayırlı bir iş arkadaşı olabiliyorsunuz?
Siz size düşenleri ne kadar hakkıyla yerine getirebiliyorsunuz?
Vicdanınızın sesini bir dinleyin bakalım, siz ne kadar arif oldunuz, yapmanız gerekenleri gerçekten yapan eden oldunuz mu?
Lakin nefse düşmeden, ama ben diye başlayan cümleler kurmadan bir değerlendirin bakalım.
Eğer içiniz de bir alev varsa, hemen kendinizi düzeltmenin yollarına bakın…
Yok eğer içiniz rahatsa, keyfinize bakın…Huzurla, kim ne yapmış ne yapmamış takılmadan, başkalarının yangınının alevini ateşini üzerinize almadan…
Ben bana düşeni yaparım, O ister yapsın ister yapmasın o onun problemi deyin ve bırakın o kişileri kendi öz yangınları ile…
Çünkü herkes kedinden mesuldür, kimse kimsenin günah yükünü yüklenemez ve herkes kendi seçimlerinin, eylemlerinin yani önceden gönderdiklerinin sonuçlarını yaşar…
Yazıya ifade bırak !
Okuyucu Yorumları (0)

Yorumunuz başarıyla alındı, inceleme ardından en kısa sürede yayına alınacaktır.

Yorum yazarak Topluluk Kuralları’nı kabul etmiş bulunuyor ve seydisehirinsesi.com.tr sitesine yaptığınız yorumunuzla ilgili doğrudan veya dolaylı tüm sorumluluğu tek başınıza üstleniyorsunuz. Yazılan tüm yorumlardan site yönetimi hiçbir şekilde sorumlu tutulamaz.
Sitemizden en iyi şekilde faydalanabilmeniz için çerezler kullanılmaktadır, sitemizi kullanarak çerezleri kabul etmiş saylırsınız.