Türkiye savunma sanayinde artık yalnızca kendi ihtiyaçlarını karşılayan bir ülke değil; teknolojisini üreten, ihraç eden ve küresel ölçekte söz sahibi olan bir aktör konumunda. KAAN’dan KIZILELMA’ya, MİLGEM’den TCG Anadolu’ya uzanan bu büyük yürüyüş, sadece Ankara ve İstanbul merkezli birkaç tesisin başarısı değil; Anadolu’nun üretim gücünün bu vizyona dâhil edilmesiyle mümkün oldu. Bugün gelinen noktada asıl soru şudur: Bu yükselişin yeni merkezleri nereler olacak?
MHP Konya Milletvekili Konur Alp Koçak’ın TBMM Genel Kurulu’nda yaptığı konuşma, bu soruya güçlü bir çerçeve sunuyor. Koçak’ın da altını çizdiği gibi savunma sanayinde yerlilik oranı yüzde 80’in üzerine çıkmış, sektör cirosu 20 milyar doları aşmış durumda. İhracat rakamları artıyor, Türk firmaları NATO ve AB ülkelerine savaş gemisi ihraç edebilecek seviyeye ulaşıyor. Böylesi bir tabloda savunma sanayinin Anadolu’ya yayılması artık bir tercih değil, stratejik bir zorunluluk.
Bu noktada Konya ve özellikle Beyşehir-Huğlu-Üzümlü hattı, yıllardır oluşturduğu üretim kültürüyle zaten bu ekosistemin önemli bir parçası. Silah ve savunma ekipmanları üretiminde elde edilen tecrübe, Konya’yı savunma sanayi ihracatında Türkiye’nin ilk dört şehri arasına taşımış durumda. Ancak bu güçlü zincirde uzun süredir eksik kalan bir halka var: Seydişehir.
Oysa Seydişehir, savunma sanayine entegre olmak için pek çok avantaja sahip. Bunların başında Eti Alüminyum geliyor. Türkiye’nin alüminyum üretiminde stratejik öneme sahip bu tesis, savunma sanayinin ihtiyaç duyduğu hafif, dayanıklı ve ileri teknoloji gerektiren malzemeler açısından büyük bir fırsat sunuyor. Son yıllarda Eti Alüminyum’un bu alana yönelik ciddi yatırımlar yapması, Seydişehir’in potansiyelinin artık fark edildiğini gösteriyor.
Bu potansiyelin somut bir yatırıma dönüşmesi ise Almetal Fabrikası ile yeni bir boyut kazandı. Almetal Fabrikası’nın sahipleri olan Bezci Ailesi, yaklaşık 19 bin metrekarelik bir alanda savunma sanayisine yönelik büyük bir yatırım başlattı. İlk etapta 200 kişiye istihdam sağlayacak olan bu tesis, başta mühimmat kovanları olmak üzere savunma sanayine yönelik birçok parçanın üretimini gerçekleştirecek. En önemlisi de bu yatırımın tek seferlik bir girişim olarak değil, büyüyerek devam edecek bir süreç olarak planlanmış olması. Dev tesisin Ocak 2026 itibarıyla faaliyete geçmesi bekleniyor.
Bu gelişme, Seydişehir için sıradan bir fabrika yatırımından çok daha fazlasını ifade ediyor. Bu, ilçenin sanayi kimliğinin dönüşmesi, katma değeri yüksek üretimle anılması ve genç nüfusun geleceğini ilçede kurabilmesi anlamına geliyor. Savunma sanayi yatırımları, yalnızca üretim bandı demek değildir; aynı zamanda yan sanayi, lojistik, AR-GE ve nitelikli insan kaynağı demektir.
Burada kritik olan, Seydişehir’in bu süreci tek başına değil, Beyşehir’in Huğlu ve Üzümlü mahalleleriyle koordineli şekilde büyütmesidir. Huğlu ve Üzümlü’nün yıllara dayanan savunma sanayi tecrübesi, Seydişehir’in hammadde, üretim alanı ve lojistik avantajlarıyla birleştiğinde ortaya güçlü bir bölgesel savunma sanayi havzası çıkabilir. Bu koordinasyon sağlanabilirse, Konya’nın savunma sanayindeki yükselişi çok daha kalıcı ve sürdürülebilir hâle gelir.
Bugün savunma sanayinde konuşulan her başarı, aslında ekonomik bağımsızlığın, teknolojik özgüvenin ve milli duruşun bir yansımasıdır. Seydişehir’in bu büyük yürüyüşte yer alması, yalnızca ilçenin değil, bölgenin ve ülkenin kazancıdır. Almetal yatırımı bu yolun ilk güçlü adımıdır. Şimdi yapılması gereken, bu adımı desteklemek, yeni yatırımların önünü açmak ve Seydişehir’i savunma sanayinin yeni merkezlerinden biri hâline getirecek vizyonu hep birlikte sahiplenmektir.
Çünkü artık soru şudur: Seydişehir neden savunma sanayinin yeni merkezlerinden biri olmasın?


