Sitenin solunda giydirme reklamı denemesidir
Sitenin sağında bir giydirme reklam
İbrahim SERT
Köşe Yazarı
İbrahim SERT
 

MODERNİZMDEN POSTMODERNİZME: HAKİKATİN ZEMİNİ DEĞİŞİRKEN

Toplumlar tarih boyunca birçok dönüşüme tanıklık etti. Sanayileşmeden kentleşmeye, teknolojiden iletişime kadar uzanan bu dönüşümlerin ardında çoğu zaman düşünsel kırılmalar ve paradigma değişimleri yatar. Bu kırılmaların en belirginlerinden biri de modernizm ile postmodernizm arasında yaşanmıştır. Birbirini izleyen ama çoğu zaman birbiriyle çatışan bu iki düşünce biçimi, yalnızca sanat ya da mimari alanında değil; insan, doğa ve yaşam anlayışımızda da köklü farklara neden olmuştur. Modernist dünya görüşü, aydınlanma düşüncesinin mirasçısı olarak akıl, bilim, ilerleme ve nesnelliği temel alır. İnsan merkezlidir; doğa ise kontrol edilmesi, dönüştürülmesi gereken bir güç olarak algılanır. Buna karşılık postmodernizm, hakikatin tekliğini sorgular; çoklu gerçeklikleri, göreceliği ve yerelliği savunur. Akla ve bilime yüklenen kutsallığı sarsar, öznel deneyimleri ve duyguları da bilgi üretiminin bir parçası haline getirir. Bu düşünsel ayrışmayı somut bir tartışma üzerinden değerlendirmek gerekirse, günümüzde giderek büyüyen sokak hayvanları meselesi oldukça çarpıcı bir örnek sunar. Modernist yaklaşıma göre, toplumun güvenliği ve sağlığı önceliklidir. Eğer bir bölgede kuduz gibi ölümcül bir hastalığın yayılma riski varsa, ya da sokak köpekleri nedeniyle can güvenliği tehdit altındaysa, bulaşıcı hastalıklar için mobil bir kaynak oluşmuşsa, bilimsel yöntemlerle bu sorunun kontrol altına alınması elzemdir. Gerekirse popülasyon kontrolü hatta itlaf gibi yöntemler, akılcı ve zorunlu bir çözüm olarak meşrulaştırılır. Postmodern yaklaşımsa, bu tür müdahaleleri “insan merkezli tahakküm” olarak görür. Hayvanlar da hak sahibi varlıklardır ve yaşama hakları, insanın güvenliğiyle kıyaslanamaz. Bu düşünceye göre çözüm, öldürmek ya da uzaklaştırmak değil; birlikte yaşamın yollarını aramak, koruyucu ve barışçıl stratejiler geliştirmektir. Ancak burada dikkat edilmesi gereken önemli bir nokta vardır: Tek taraflı duygusal yaklaşımlar, iyi niyetli olsalar bile yalnızca insanları değil, hayvan refahını ve yaban hayatını da riske atmaktadır. Karmaşık ekosistemlerde bir türün kontrolsüz artışı, diğer türlerin yaşam alanlarını daraltabilir. Artan sokak hayvanı nüfusu, sadece şehir yaşamını değil, kırsalda yaban hayvanlarının güvenliğini de tehdit etmektedir. Ayrıca kontrolsüz popülasyon, bireysel hayvanlar için de daha çok açlık, hastalık ve şiddet anlamına gelir. Yani duygusal olarak “iyi” görülen bir tutum, pratikte hayvanlara daha fazla acı, ihmal ve şiddet getirebilir. Bu nedenle meseleye salt postmodern bir duyarlılıkla değil, modernist rasyonaliteyle de birlikte yaklaşmak gerekir. Toplum sağlığını, hayvan refahını ve ekosistem dengesini bir bütün olarak ele almak; etikle bilimi, duyarlılıkla aklı yan yana getirebilmek şarttır. Çünkü hakikat artık ne yalnızca laboratuvarlarda üretiliyor, ne de yalnızca vicdanlarda yankılanıyor. Modernizmin evinden çıkan hakikat, postmodernizmin çoğul sokaklarında dolaşsa da hâlâ barınacak bir yer arıyor.
Ekleme Tarihi: 17 June 2025 - Tuesday

MODERNİZMDEN POSTMODERNİZME: HAKİKATİN ZEMİNİ DEĞİŞİRKEN

Toplumlar tarih boyunca birçok dönüşüme tanıklık etti. Sanayileşmeden kentleşmeye, teknolojiden iletişime kadar uzanan bu dönüşümlerin ardında çoğu zaman düşünsel kırılmalar ve paradigma değişimleri yatar. Bu kırılmaların en belirginlerinden biri de modernizm ile postmodernizm arasında yaşanmıştır. Birbirini izleyen ama çoğu zaman birbiriyle çatışan bu iki düşünce biçimi, yalnızca sanat ya da mimari alanında değil; insan, doğa ve yaşam anlayışımızda da köklü farklara neden olmuştur.

Modernist dünya görüşü, aydınlanma düşüncesinin mirasçısı olarak akıl, bilim, ilerleme ve nesnelliği temel alır. İnsan merkezlidir; doğa ise kontrol edilmesi, dönüştürülmesi gereken bir güç olarak algılanır. Buna karşılık postmodernizm, hakikatin tekliğini sorgular; çoklu gerçeklikleri, göreceliği ve yerelliği savunur. Akla ve bilime yüklenen kutsallığı sarsar, öznel deneyimleri ve duyguları da bilgi üretiminin bir parçası haline getirir.

Bu düşünsel ayrışmayı somut bir tartışma üzerinden değerlendirmek gerekirse, günümüzde giderek büyüyen sokak hayvanları meselesi oldukça çarpıcı bir örnek sunar.

Modernist yaklaşıma göre, toplumun güvenliği ve sağlığı önceliklidir. Eğer bir bölgede kuduz gibi ölümcül bir hastalığın yayılma riski varsa, ya da sokak köpekleri nedeniyle can güvenliği tehdit altındaysa, bulaşıcı hastalıklar için mobil bir kaynak oluşmuşsa, bilimsel yöntemlerle bu sorunun kontrol altına alınması elzemdir. Gerekirse popülasyon kontrolü hatta itlaf gibi yöntemler, akılcı ve zorunlu bir çözüm olarak meşrulaştırılır.

Postmodern yaklaşımsa, bu tür müdahaleleri “insan merkezli tahakküm” olarak görür. Hayvanlar da hak sahibi varlıklardır ve yaşama hakları, insanın güvenliğiyle kıyaslanamaz. Bu düşünceye göre çözüm, öldürmek ya da uzaklaştırmak değil; birlikte yaşamın yollarını aramak, koruyucu ve barışçıl stratejiler geliştirmektir.

Ancak burada dikkat edilmesi gereken önemli bir nokta vardır: Tek taraflı duygusal yaklaşımlar, iyi niyetli olsalar bile yalnızca insanları değil, hayvan refahını ve yaban hayatını da riske atmaktadır.

Karmaşık ekosistemlerde bir türün kontrolsüz artışı, diğer türlerin yaşam alanlarını daraltabilir. Artan sokak hayvanı nüfusu, sadece şehir yaşamını değil, kırsalda yaban hayvanlarının güvenliğini de tehdit etmektedir. Ayrıca kontrolsüz popülasyon, bireysel hayvanlar için de daha çok açlık, hastalık ve şiddet anlamına gelir. Yani duygusal olarak “iyi” görülen bir tutum, pratikte hayvanlara daha fazla acı, ihmal ve şiddet getirebilir.

Bu nedenle meseleye salt postmodern bir duyarlılıkla değil, modernist rasyonaliteyle de birlikte yaklaşmak gerekir. Toplum sağlığını, hayvan refahını ve ekosistem dengesini bir bütün olarak ele almak; etikle bilimi, duyarlılıkla aklı yan yana getirebilmek şarttır.

Çünkü hakikat artık ne yalnızca laboratuvarlarda üretiliyor, ne de yalnızca vicdanlarda yankılanıyor. Modernizmin evinden çıkan hakikat, postmodernizmin çoğul sokaklarında dolaşsa da hâlâ barınacak bir yer arıyor.

Yazıya ifade bırak !
Okuyucu Yorumları (0)

Yorumunuz başarıyla alındı, inceleme ardından en kısa sürede yayına alınacaktır.

Yorum yazarak Topluluk Kuralları’nı kabul etmiş bulunuyor ve seydisehirinsesi.com.tr sitesine yaptığınız yorumunuzla ilgili doğrudan veya dolaylı tüm sorumluluğu tek başınıza üstleniyorsunuz. Yazılan tüm yorumlardan site yönetimi hiçbir şekilde sorumlu tutulamaz.
Sitemizden en iyi şekilde faydalanabilmeniz için çerezler kullanılmaktadır, sitemizi kullanarak çerezleri kabul etmiş saylırsınız.
aohbet islami chat omegla türk sohbet cinsel sohbet dini chat plastik çember