Pınar KOCAMAN
Köşe Yazarı
Pınar KOCAMAN
 

İÇİMİZİ EN ÇOK YAKANLAR, NE İÇİN VARLAR?

Ezel âleminde ruhlara roller dağıtılırken sizi en çok seven ruh, en zor rolü üstlenen kişi olurmuş… Çünkü bu zor vazifeye birçok ruh yanaşmak istemezmiş… Sadece gönülden seven bir ruhun kaldırabileceği bir görev olduğu için… İşte orada, hakiki bir aşk ile bağlı olan ruhlar birbirinin tekâmülü için, içleri yana yana kabul ederlermiş bu zor vazifeyi… Bu böyle midir bilinmez ama ( Elbette doğrusunu Allah bilir ) şöyle dönüp bir bakın bakalım hayatınıza; Sizi en çok zorlayanlar ve sizin içinizi en çok acıtanlar kimler oldu? … Hani birde eski Türk filmlerini düşünün… Erol Taş olmak kolay mıdır? Onca hakarete, onca kötülenmeye dayanabilecek bir yürek lazım gelir önce elbette… İyi rolü oynamak kolaydır, alkışlar kopar kızıl kıyamet… Övgüler yığılır ardı ardına sevgi şölenleri içinde… Peki ya bu zor rolleri oynayabilen olmak kolay mıdır? … Elbette birer ayna olmak için vardır bu ruhlar birbirinin yolunda… Kendi hakikatini, kendine aşikâr edebilmek için... Öncesi ve sonrası olabilmek için… Tıpkı, yıkımın kaçınılmaz olması gibidir, yeni bir oluşum için… … Bir de yüreğinizin ta içini yakanlar olur… Hiç yandı mı yüreğiniz böyle? Bir deprem gibi sarstı mı tüm benliğinizi? Oynattı mı tüm taşlarınızı yerinden? Acizliğinizi, hiçliğinizi anladığınız, duvarlarınızı yıktığınız oldu mu? Cevap hayırsa, henüz yaşamış sayılmazsınız siz… Hazineler, harabeler altında gizlenir… Harap düşen bir gönül lazım hazinenizin aşikâr olabilmesi için… Güvenli sularınızda ve konfor alanlarınızda yaşıyorsanız hala, Hala sarsılmadıysa yüreğiniz aşkın yangınıyla, Yaşarsınız elbet yaşadığınızı sanarak, Sezen Aksu’nun bir şarkısında söylediği gibi; Elinizde yalandan kocaman rengârenk geçici oyuncak zaferlerle… …. Akıla da, nefse de uyanı kolaydır sevmek, sevdiğini zannederek… Her ikisi de deliller toplar durmadan size, sev sev diye… Ama yürekte sevmek, gönülden sevmek öyle midir? Aklınızın ya da nefsinizin tüm çıkarlarına ters olmasına rağmen, Sev der! Yan der! Nedeni, niçini olmaz çünkü, Öylece seversiniz koşulsuzca… Verdikleri için değildir, Aldıkları için hiç değildir… Aşkın gözü kördür çünkü gözle görülenden ötedir aşk… Hiç bir tamlamaya tanımlamaya ya da sıfata ihtiyacı yoktur aşkın, çünkü Aşk kendine yeter. … Önce alır bir güzel öğütür sizi Tüm bildiklerinizi unutmanız için... Doğru bildiklerinizi yanlış, yanlış bildiklerinizi doğru yapar... Ve tüm öğretilerinizi bir çöpte bulursunuz. İşte tam da o zaman, Küllerinizden yeniden doğarsınız Anka kuşu misali… Aklınızı ve nefsinizi öldürürsünüz de, Hak ateşiyle yeniden doğarsınız. İşte O vakit Selam olsun Aşkla yanan tüm Gönüllere…
Ekleme Tarihi: 27 Aralık 2022 - Salı

İÇİMİZİ EN ÇOK YAKANLAR, NE İÇİN VARLAR?

Ezel âleminde ruhlara roller dağıtılırken sizi en çok seven ruh, en zor rolü üstlenen kişi olurmuş…
Çünkü bu zor vazifeye birçok ruh yanaşmak istemezmiş…
Sadece gönülden seven bir ruhun kaldırabileceği bir görev olduğu için…
İşte orada, hakiki bir aşk ile bağlı olan ruhlar birbirinin tekâmülü için, içleri yana yana kabul ederlermiş bu zor vazifeyi…
Bu böyle midir bilinmez ama ( Elbette doğrusunu Allah bilir ) şöyle dönüp bir bakın bakalım hayatınıza;
Sizi en çok zorlayanlar ve sizin içinizi en çok acıtanlar kimler oldu?
Hani birde eski Türk filmlerini düşünün…
Erol Taş olmak kolay mıdır?
Onca hakarete, onca kötülenmeye dayanabilecek bir yürek lazım gelir önce elbette…
İyi rolü oynamak kolaydır, alkışlar kopar kızıl kıyamet…
Övgüler yığılır ardı ardına sevgi şölenleri içinde…
Peki ya bu zor rolleri oynayabilen olmak kolay mıdır?
Elbette birer ayna olmak için vardır bu ruhlar birbirinin yolunda…
Kendi hakikatini, kendine aşikâr edebilmek için...
Öncesi ve sonrası olabilmek için…
Tıpkı, yıkımın kaçınılmaz olması gibidir, yeni bir oluşum için…
Bir de yüreğinizin ta içini yakanlar olur…
Hiç yandı mı yüreğiniz böyle?
Bir deprem gibi sarstı mı tüm benliğinizi?
Oynattı mı tüm taşlarınızı yerinden?
Acizliğinizi, hiçliğinizi anladığınız, duvarlarınızı yıktığınız oldu mu?
Cevap hayırsa, henüz yaşamış sayılmazsınız siz…
Hazineler, harabeler altında gizlenir…
Harap düşen bir gönül lazım hazinenizin aşikâr olabilmesi için…
Güvenli sularınızda ve konfor alanlarınızda yaşıyorsanız hala,
Hala sarsılmadıysa yüreğiniz aşkın yangınıyla,
Yaşarsınız elbet yaşadığınızı sanarak,
Sezen Aksu’nun bir şarkısında söylediği gibi;
Elinizde yalandan kocaman rengârenk geçici oyuncak zaferlerle…
….
Akıla da, nefse de uyanı kolaydır sevmek, sevdiğini zannederek…
Her ikisi de deliller toplar durmadan size, sev sev diye…
Ama yürekte sevmek, gönülden sevmek öyle midir?
Aklınızın ya da nefsinizin tüm çıkarlarına ters olmasına rağmen,
Sev der!
Yan der!
Nedeni, niçini olmaz çünkü,
Öylece seversiniz koşulsuzca…
Verdikleri için değildir,
Aldıkları için hiç değildir…
Aşkın gözü kördür çünkü gözle görülenden ötedir aşk…
Hiç bir tamlamaya tanımlamaya ya da sıfata ihtiyacı yoktur aşkın, çünkü Aşk kendine yeter.
Önce alır bir güzel öğütür sizi
Tüm bildiklerinizi unutmanız için...
Doğru bildiklerinizi yanlış, yanlış bildiklerinizi doğru yapar...
Ve tüm öğretilerinizi bir çöpte bulursunuz.
İşte tam da o zaman,
Küllerinizden yeniden doğarsınız Anka kuşu misali…
Aklınızı ve nefsinizi öldürürsünüz de,
Hak ateşiyle yeniden doğarsınız.
İşte O vakit Selam olsun Aşkla yanan tüm Gönüllere…
Yazıya ifade bırak !
Okuyucu Yorumları (0)

Yorumunuz başarıyla alındı, inceleme ardından en kısa sürede yayına alınacaktır.

Yorum yazarak Topluluk Kuralları’nı kabul etmiş bulunuyor ve seydisehirinsesi.com.tr sitesine yaptığınız yorumunuzla ilgili doğrudan veya dolaylı tüm sorumluluğu tek başınıza üstleniyorsunuz. Yazılan tüm yorumlardan site yönetimi hiçbir şekilde sorumlu tutulamaz.
Sitemizden en iyi şekilde faydalanabilmeniz için çerezler kullanılmaktadır, sitemizi kullanarak çerezleri kabul etmiş saylırsınız.