Bugün, siyasi manada, İslam dünyasının en büyük sorunu, lider sorunu... Sözü, emir mahiyetinde bir lidere sahip olamayan milletler ve devletler parçalanmaya mecburdur. Bir liderin sözünün, emir mahiyetinde olabilmesi için sireti ve sureti bir lider olması gerekir. Yani eylem ve söylem hareketi birbirine zıt düşmemesi gerekir. Aksi takdirde nifak alameti meydana gelir, bunun da İslam'daki karşılığı münafıklıktır. TARİHE NAMZET LİDERLER Liderlik, dünyadaki bütün liderlerin lideri olan Hz. Muhammed Mustafa ile başlamıştır.(sav) Ondan sonra, İslam topraklarına toprak katan, mazlumların sesi, zalimlerin korkulu rüyası olan Ebubekir, Ömer, Osman ve Ali (r.a.) yani Hulefa-i Raşidin ile devam etmiştir. Bir söz vardır: "Otorite boşluk kabul etmez" diye...  Hz. Peygamberden sonra Hz. Osman ve Ali döneminde, İslam dünyasında sıffin ve cemel vakası gibi savaşlar cereyan etti. Bu kargaşa, anlaşmazlık ve boşluk, Hz. Osman ve Hz. Ali efendimiz gibi gerçek liderlerin şahadetine sebep oldu... Sonra İmam Hüseyinler Kerbela'da bedeller ödedi. Maalesef ki sonra İslam dünyasında çalkalanmalar ve anlaşmazlıklar alıp başını gitti. Şunu rahatlıkla söyleyebiliriz ki; ne zaman Kur'an ve sünnetten ayrıldık o zaman belalar ve musibetler başımızı bırakmadı. Bocalamanın ardından Kur'an ve sünnetle toparlanan Müslümanlar Selahattin Eyyubi gibi liderlerle, Kudüs'ü küffarın elinden koparıp aldı. Tarihe namzet liderler doğuyordu artık... Bundan böyle dünya siyasetine, Selçuklular ayar verecekti. Selçuk bey Alaaddin bey, Kılıçarslan, Tuğrul bey, Muhammed Alparslan, Melikşah, Ahmet Sencer, Ertuğrul bey gibi sireti ve sureti bir bütün olan liderler sahnedeydi. Davaları haktı... İlahi nizamdı. İlahi adaletti... Allah'ın rızasından başka hiçbir şey aramıyorlardı. Çünkü içi bir dışı bir liderlerdi. Sireti aynı sureti aynı liderlerdi. Şekli de şemaili de orantılı liderlerdi. Hak yoldan zerre kadar sapmadılar. Ve bu uğurda şehit olarak canlarına teslim ettiler. Selçuklu'nun ardından, Osman beyler, Orhan beyler, Murat Hüdavendigar, Fatihler, Kanuniler, Yavuzlar, Abdülhamit hanlar, Allah’ın adaleti ile, ilahi nizamla, Kur'an ve sünnetle devletlerine, toplumlarına ve dünya siyasetine ayar vermişlerdir. Mühim olan ümmetteki cihat ruhunu canlandırmak diyen İzzettin El Kassamlar, gayemiz Allah önderimiz Resulullah, anayasamız Kur'an diyen Hasan El Bennalar, firavunlara ve firavuni sistemlere baş kaldıran Seyyid Kutuplar, makamların satın alamadığı Abdulkadir Udehler, çok ölümlerimizi göreceksiniz ama zafer bir gün bizim olacak diyen Ahmet Yasirler... 1924 KIRILMA NOKTASI Tarihler 1924'ü gösterince hilafet kaldırılıyor, İslam dünyasının bağları, tarihi ile kesiliyor, yeni bir sistem, yeni bir rejim, yeni bir yönetim şekli ile toplum karşı karşıya kalıyordu... Halifeliğin kaldırılmasıyla maalesef ki İslam dünyası başsız kalıyor, bu tarihten sonra da dünyaya namzet bir lider maalesef ki gelmiyor. KENDİNİ ALLAH'A SATAN LİDERLER Allah'a değil de kendini başkalarına, makamlara, mevkilere, paraya, mala, mülke, itibara satan liderler nasıl tarihe namzet olabilir ki? Lider dediğiniz adam yola çıktıklarını yolda bulduklarına değişmeyen adamdır. Lider dediğiniz adam değil ailesini, sülalesini bile hakkın yolunda feda etmekten kaçınmaz. Tıpkı hak davaları uğrunda, ailesini ve hayatını feda etmekten sakınmayan Abdülaziz Rantisi, Salih El Haruri, İsmail Haniye, Yahya Sinvar, Muhammed Tayf gibi liderlerde olduğu gibi... Bu liderler eylemi de söylemi de, siret-i de sureti de bir liderlerdir. Yoksa halkın gücünü ve desteğini arkasına alıncaya kadar Müslüman gibi gözüken, gücü eline alınca da İslam'a ve Müslümanlara darbe indiren liderler; önünde sonunda tepetaklak olmaya vesselam... Kimlerin liderlik vasfına sahip olup olmadığının, kimlerin harbiden lider olup olmadığının tespitini ve yorumlarını siz okuyucularıma bırakıyorum... Allah İslam dünyasına hakkı haykıracak, zalimden hesap soracak mazluma çare olacak bir lider nasip etsin. Selametle kalın...