İbrahim SERT
Köşe Yazarı
İbrahim SERT
 

FARELERİN YAŞAM HAKKI İÇİN

İstanbul’da, dükkanın içinde sokak kedisi baktıkları için bir ekmek fırınına, Tarım İl Müdürlüğü tarafından 72.000 TL ceza kesilmiş. Sosyal medya ortamında klavye delikanlısı bir azgın azınlık tarafından ateş püskürtülüyor. Yorumları okudukça şaşırdım. Kedi beslenen fırın temiz olurmuş, kedi çok temiz bir hayvanmış, devlet aç kalmış, ödül yerine ceza vermiş ve benzeri ifadeler. Birçok insan bu düşünceyi haklı bile bulabilir. Kedi temiz hayvandır denir, ne olmuş yani soğukta üşüyeceğine içeride yaşasın, hiç mi vicdanınız yok, bu nasıl yönetmelik falan diyenler çıkabilir. Beynimiz yerine duygularımızı, bilgi yerine hurafeleri kullanırsak niye olmasın. Gıda imalatı ve satışı yapılan yerler ile alakalı halk sağlığının korunması için yasal düzenlemeler yapılmıştır. Bu yasal düzenlemeleri hazırlayanlar kedi, köpek, fare veya böcek düşmanı oldukları için değil, yeterli hijyen koşullarının sağlanması için gayret etmişlerdir. Kamusal alanlarda ve gıda, sağlık, giyim gibi halk sağlığını doğrudan etkileyecek mekanlarda sahipli, aşıları yapılmış, bakımlı evcil hayvanlar için bile sınırlamalar getirilirken; sahipsiz, bakımsız ve aşısız bir hayvanın oluşturabileceği sağlık riskini göze almak aptallıktır. Marketlerin, kozmetik ve sağlık ürünleri satan iş yerlerinin içinde bile sahipsiz köpekler bulunuyor. Üniversite yemekhanelerinde hatta birçok hastanenin içerisinde ne tür hastalık veya parazit taşıdığı belli olmayan hayvanların varlığını göz yumuluyor. Bunun adına da vicdan, merhamet veya insanlık deniliyor. Aptallığın sınırsız ve sınıfsız şekilde yaygınlaştığı, duygusallığın ve kişisel yargıların toplumun tamamını ilgilendiren konularda bu kadar ön plana çıktığı günümüzde, kamusal alanın güvenliği ve halk sağlığının korunması için inisiyatif alabilmek imkânsız hale gelmiştir. Özellikle başıboş sokak köpekleri ile alakalı sürekli insanlıktan, merhametten dem vuran, tarihimizdeki hayvan sevgisinden bahsedip, üreme ve sağlık kontrolü bulunmayan büyük bir hayvan popülasyonu ile iç içe yaşamamızı salık veren bu insanların arasında maalesef birçok siyasi partinin temsilcisi, belediye başkanları ve milletvekilleri bile bulunuyor. Sosyal medyada görünürlükleri, halkın büyük kesiminden fazla olduğu için sesleri gür çıkan bu azınlık güruh, hepimizi modern hurafelerinin peşine takıp uçuruma sürüklemeye çalışıyorlar. Bilimsel, akılcı ve nedensellik bağlamında anlatmaya çalışıyoruz. Hukukçu, veteriner, doktor veya hayvan eğitimcisi gibi alanında uzman isimler istedikleri şeyin neden olamayacağını, tehlikelerini ve çözüm yollarını izah etmeye çalışıyorlar ama öfke, hakaret ve aşağılama dışında cevap alınamıyor. Söze tüm hayvanların yaşam hakkı için mücadele ediyoruz diye başlayıp, gün sonunda sadece köpek hakkı savunuculuğu yapılması ise apayrı bir çelişki. Tavuk döneri, dana kavurmayı ve kuzu kebabını yemekte beis görmeyip, kuzu etli yemlerle köpeklerin yaşam hakkını savunuyorlar. Diyorum ki “Fare ile köpek arasında gövde büyüklüğü dışında biyolojik ve felsefi olarak ne fark var. Neden fareler zehirlenip itlaf edilebiliyor da köpeklerin kutsal yaşam hakkı var. Hangi din, hangi yasa, hangi felsefe bunu buyuruyor. Fareler, köpeklerin vermediği hangi zararı veriyor da, tüm canlar eşittir denildiği halde kimse farelerin yaşam hakkını savunmuyor. Fare de memeli hayvandır, yavrusunu doğurup ve emzirir. Köpekleri daha üstün ve kutsal kılan unsur nedir?” Cevap yok, hakaret ve suçlama var. Başıboş köpekler, kuşların göç rotasını değiştirip, flamingolara, caretta caretta kaplumbağalarına bile saldırırken, sokaktaki kedileri parçalarken ekolojik denge, vahşi yaşam diyeceğiz? Bir tür hayvan ırkçılığı, türcülük mü yapılıyor? Anlam veremiyoruz çünkü akıl, fikir ve mantık yok. Birilerinin kirli hesapları ve arkalarından sürükledikleri toksik, duygusal saplantılı insanlar var. Ben de farelerin yaşam hakkını savunacağım. İnsan canı fare canından üstün değildir.(!) Kemirgen canlar için bir kap mama, bir kap su lütfen. Esen kalın...
Ekleme Tarihi: 21 Aralık 2023 - Perşembe

FARELERİN YAŞAM HAKKI İÇİN

İstanbul’da, dükkanın içinde sokak kedisi baktıkları için bir ekmek fırınına, Tarım İl Müdürlüğü tarafından 72.000 TL ceza kesilmiş. Sosyal medya ortamında klavye delikanlısı bir azgın azınlık tarafından ateş püskürtülüyor. Yorumları okudukça şaşırdım. Kedi beslenen fırın temiz olurmuş, kedi çok temiz bir hayvanmış, devlet aç kalmış, ödül yerine ceza vermiş ve benzeri ifadeler.

Birçok insan bu düşünceyi haklı bile bulabilir. Kedi temiz hayvandır denir, ne olmuş yani soğukta üşüyeceğine içeride yaşasın, hiç mi vicdanınız yok, bu nasıl yönetmelik falan diyenler çıkabilir. Beynimiz yerine duygularımızı, bilgi yerine hurafeleri kullanırsak niye olmasın.

Gıda imalatı ve satışı yapılan yerler ile alakalı halk sağlığının korunması için yasal düzenlemeler yapılmıştır. Bu yasal düzenlemeleri hazırlayanlar kedi, köpek, fare veya böcek düşmanı oldukları için değil, yeterli hijyen koşullarının sağlanması için gayret etmişlerdir. Kamusal alanlarda ve gıda, sağlık, giyim gibi halk sağlığını doğrudan etkileyecek mekanlarda sahipli, aşıları yapılmış, bakımlı evcil hayvanlar için bile sınırlamalar getirilirken; sahipsiz, bakımsız ve aşısız bir hayvanın oluşturabileceği sağlık riskini göze almak aptallıktır.

Marketlerin, kozmetik ve sağlık ürünleri satan iş yerlerinin içinde bile sahipsiz köpekler bulunuyor. Üniversite yemekhanelerinde hatta birçok hastanenin içerisinde ne tür hastalık veya parazit taşıdığı belli olmayan hayvanların varlığını göz yumuluyor. Bunun adına da vicdan, merhamet veya insanlık deniliyor.

Aptallığın sınırsız ve sınıfsız şekilde yaygınlaştığı, duygusallığın ve kişisel yargıların toplumun tamamını ilgilendiren konularda bu kadar ön plana çıktığı günümüzde, kamusal alanın güvenliği ve halk sağlığının korunması için inisiyatif alabilmek imkânsız hale gelmiştir.

Özellikle başıboş sokak köpekleri ile alakalı sürekli insanlıktan, merhametten dem vuran, tarihimizdeki hayvan sevgisinden bahsedip, üreme ve sağlık kontrolü bulunmayan büyük bir hayvan popülasyonu ile iç içe yaşamamızı salık veren bu insanların arasında maalesef birçok siyasi partinin temsilcisi, belediye başkanları ve milletvekilleri bile bulunuyor.

Sosyal medyada görünürlükleri, halkın büyük kesiminden fazla olduğu için sesleri gür çıkan bu azınlık güruh, hepimizi modern hurafelerinin peşine takıp uçuruma sürüklemeye çalışıyorlar. Bilimsel, akılcı ve nedensellik bağlamında anlatmaya çalışıyoruz. Hukukçu, veteriner, doktor veya hayvan eğitimcisi gibi alanında uzman isimler istedikleri şeyin neden olamayacağını, tehlikelerini ve çözüm yollarını izah etmeye çalışıyorlar ama öfke, hakaret ve aşağılama dışında cevap alınamıyor.

Söze tüm hayvanların yaşam hakkı için mücadele ediyoruz diye başlayıp, gün sonunda sadece köpek hakkı savunuculuğu yapılması ise apayrı bir çelişki. Tavuk döneri, dana kavurmayı ve kuzu kebabını yemekte beis görmeyip, kuzu etli yemlerle köpeklerin yaşam hakkını savunuyorlar.

Diyorum ki “Fare ile köpek arasında gövde büyüklüğü dışında biyolojik ve felsefi olarak ne fark var. Neden fareler zehirlenip itlaf edilebiliyor da köpeklerin kutsal yaşam hakkı var. Hangi din, hangi yasa, hangi felsefe bunu buyuruyor. Fareler, köpeklerin vermediği hangi zararı veriyor da, tüm canlar eşittir denildiği halde kimse farelerin yaşam hakkını savunmuyor. Fare de memeli hayvandır, yavrusunu doğurup ve emzirir. Köpekleri daha üstün ve kutsal kılan unsur nedir?” Cevap yok, hakaret ve suçlama var.

Başıboş köpekler, kuşların göç rotasını değiştirip, flamingolara, caretta caretta kaplumbağalarına bile saldırırken, sokaktaki kedileri parçalarken ekolojik denge, vahşi yaşam diyeceğiz? Bir tür hayvan ırkçılığı, türcülük mü yapılıyor?

Anlam veremiyoruz çünkü akıl, fikir ve mantık yok. Birilerinin kirli hesapları ve arkalarından sürükledikleri toksik, duygusal saplantılı insanlar var.

Ben de farelerin yaşam hakkını savunacağım. İnsan canı fare canından üstün değildir.(!) Kemirgen canlar için bir kap mama, bir kap su lütfen.

Esen kalın...

Yazıya ifade bırak !
Okuyucu Yorumları (0)

Yorumunuz başarıyla alındı, inceleme ardından en kısa sürede yayına alınacaktır.

Yorum yazarak Topluluk Kuralları’nı kabul etmiş bulunuyor ve seydisehirinsesi.com.tr sitesine yaptığınız yorumunuzla ilgili doğrudan veya dolaylı tüm sorumluluğu tek başınıza üstleniyorsunuz. Yazılan tüm yorumlardan site yönetimi hiçbir şekilde sorumlu tutulamaz.
Sitemizden en iyi şekilde faydalanabilmeniz için çerezler kullanılmaktadır, sitemizi kullanarak çerezleri kabul etmiş saylırsınız.