Pınar KOCAMAN
Köşe Yazarı
Pınar KOCAMAN
 

ÇOCUKLAR AYNA GİBİDİR, BAKAN KENDİNİ GÖRÜR!

Çocuklar öyle muhteşemlerdir ki çok az yetişkine nasip olur bu büyülü âlemi hissetmek, onların hayal dünyasının içinde huzurla dans etmek… Çocuklar korku nedir bilmezler mesela… Büyükler öğretirler zamanla… Bu yüzden “yılana yapışır” derler çocuklar için… Çünkü onlar saf enerjidir, saf sevgidir. Bir çocuğun gözlerinde ki O ışıltı, sonsuz bir aydınlık salar yüreğinize eğer siz izin verirseniz yani duvarlar örmezseniz, setler çekmezseniz bu akışın önüne… Bebek kokusu başkadır mesela… Kendine özgü öyle bir kokusu vardır ki cennet kokusu denir. … José Mauro de Vasconcelos tarafından yazılan “Şeker Portakalı” romanında, 5 yaşındaki küçük Zeze’nin ailesinden sürekli olarak şiddet görmesi( bir O kadar zeki ve duygusal bir çocuk olmasına rağmen, ailesi tarafından anlaşılmadığı için sürekli dayak yemesi, kötü sözler söylenmesi) ve yaşadığı sancıları, okuyanın gözünden yaş olur akar. Oysa O’nun tek ihtiyacı sevgidir. Ailesinde bulamadığı sevgiyi, portakal ağacında, hayallerinde, yalnız yaşayan bir adam olan Bay Portuga’da, öğretmeninde ve bir sokak şarkıcısında bulur. Ve bambaşka iki Zeze vardır hikayede... Onu hissedemeyen anlamayan ailesinin komşularının gördüğü yaramaz Zeze ile onu hisseden anlayan ve ona hayran kalan, sevgilerini sunan o sayılı insanların gördüğü muhteşem Zeze bambaşkadır. … Hani hep anlatılır ya, bir gün Ebucehil peygamberimize: “ Bu aleme senden daha çirkin suratlı biri gelmemiştir." der. Peygamberimiz: "Her ne kadar haddini aştınsa da yine de doğru söyledin." Der. Biraz sonra Hz. Ebubekir peygamberimizin yanına gelir: "Ey güneş yüzlü elçi, senden daha güzel daha parlak bir yüz görmedim." der. Peygamberimiz bunun üzerine: "Ey gerçek dost, ey dünya bağlarından kurtulan, doğru söyledin." der. Orada bulunanlar bu durum karşısında şaşırıp: "Ey peygamber; bu ikisi de birbirine zıt şeyler söylediler, sen her ikisine de doğru söylediniz dedin, bunun sebebi nedir?" diye sorarlar. Peygamberimiz "Ben bir ayna gibiyim, bana bakan kendini görür.” der. Tıpkı bu hikayede olduğu gibi, henüz hiç kirlenmemiş Allah’ın saf nuru olan çocuklar, Akıl ve nefs ile kirlenmemiş Gönül ehli insanlar gibi, birer ayna olurlar yetişkinlere… Her bakan kendini görür onlarda. Bu yüzden Zeze, kendi babasına bir şeytan gibi görünürken, Bay Portuga için bir melek olarak görünür. … Eğer bizler içimizde gergin öfkeli ve negatif enerjiler içerisinde isek, çocuklarımızdan da bize yansıyan bu olur. Yok eğer, sakin huzurlu ve pozitif enerjiler içerisinde isek, çocuklarımızdan da yansıyan aynıları olur. Ve onların tek ihtiyacı olan şey sevgidir, muhabettir çünkü Rızkı veren Allah’tır. Bu gün yapılan bir çok bilimsel araştırma da aynı şeyi anlatmaz mı? Anne karnı travmlarından başlayarak, istenilen, sevgiyle buyur edilen bir bebek olup olmamasına göre, insanın bebekliğinin, çocukluğunun ve yetişkinliğinin nasıl etkilendiğini anlatır. Anne ne kadar rahat ve huzurlu bir hamilelik geçirirse çocukta o oran da huzurlu olur. Baba anneye ne kadar çok değer verirse, sağlıklı bir ilişki içerisinde olurlarsa, çocuk o oranda güven duyar ve sağlıklı olur. Ve çocuklar daha anne karnından itibaren sizin her halinizi hissederler. Çocuklar saf enerji oldukları için sizin samimiyetinizi direk olarak anlarlar. Onlara yalan söyleme diyerek değil, yalan söylemeyerek dürüst olmayı öğretebilirsiniz. Çünkü çocuklar ne söylediğinize değil, söylediklerinizin nasıl davranışa dönüştüğüne bakar. Kendi Gönlünüzün ışığını yakmak için, O tertemiz saf sevgilere yani çocuklara sadece Gönül verin… Ve sonra seyreyleyin O aynalardan yansıyan nice güzellikleri…  
Ekleme Tarihi: 13 Temmuz 2023 - Perşembe

ÇOCUKLAR AYNA GİBİDİR, BAKAN KENDİNİ GÖRÜR!

Çocuklar öyle muhteşemlerdir ki çok az yetişkine nasip olur bu büyülü âlemi hissetmek, onların hayal dünyasının içinde huzurla dans etmek…
Çocuklar korku nedir bilmezler mesela…
Büyükler öğretirler zamanla…
Bu yüzden “yılana yapışır” derler çocuklar için…
Çünkü onlar saf enerjidir, saf sevgidir.
Bir çocuğun gözlerinde ki O ışıltı, sonsuz bir aydınlık salar yüreğinize eğer siz izin verirseniz yani duvarlar örmezseniz, setler çekmezseniz bu akışın önüne…
Bebek kokusu başkadır mesela…
Kendine özgü öyle bir kokusu vardır ki cennet kokusu denir.
José Mauro de Vasconcelos tarafından yazılan “Şeker Portakalı” romanında, 5 yaşındaki küçük Zeze’nin ailesinden sürekli olarak şiddet görmesi( bir O kadar zeki ve duygusal bir çocuk olmasına rağmen, ailesi tarafından anlaşılmadığı için sürekli dayak yemesi, kötü sözler söylenmesi) ve yaşadığı sancıları, okuyanın gözünden yaş olur akar. Oysa O’nun tek ihtiyacı sevgidir. Ailesinde bulamadığı sevgiyi, portakal ağacında, hayallerinde, yalnız yaşayan bir adam olan Bay Portuga’da, öğretmeninde ve bir sokak şarkıcısında bulur. Ve bambaşka iki Zeze vardır hikayede...
Onu hissedemeyen anlamayan ailesinin komşularının gördüğü yaramaz Zeze ile onu hisseden anlayan ve ona hayran kalan, sevgilerini sunan o sayılı insanların gördüğü muhteşem Zeze bambaşkadır.
Hani hep anlatılır ya, bir gün Ebucehil peygamberimize: “ Bu aleme senden daha çirkin suratlı biri gelmemiştir." der. Peygamberimiz: "Her ne kadar haddini aştınsa da yine de doğru söyledin." Der. Biraz sonra Hz. Ebubekir peygamberimizin yanına gelir: "Ey güneş yüzlü elçi, senden daha güzel daha parlak bir yüz görmedim." der. Peygamberimiz bunun üzerine: "Ey gerçek dost, ey dünya bağlarından kurtulan, doğru söyledin." der. Orada bulunanlar bu durum karşısında şaşırıp: "Ey peygamber; bu ikisi de birbirine zıt şeyler söylediler, sen her ikisine de doğru söylediniz dedin, bunun sebebi nedir?" diye sorarlar. Peygamberimiz "Ben bir ayna gibiyim, bana bakan kendini görür.” der.
Tıpkı bu hikayede olduğu gibi, henüz hiç kirlenmemiş Allah’ın saf nuru olan çocuklar, Akıl ve nefs ile kirlenmemiş Gönül ehli insanlar gibi, birer ayna olurlar yetişkinlere…
Her bakan kendini görür onlarda. Bu yüzden Zeze, kendi babasına bir şeytan gibi görünürken, Bay Portuga için bir melek olarak görünür.
Eğer bizler içimizde gergin öfkeli ve negatif enerjiler içerisinde isek, çocuklarımızdan da bize yansıyan bu olur. Yok eğer, sakin huzurlu ve pozitif enerjiler içerisinde isek, çocuklarımızdan da yansıyan aynıları olur. Ve onların tek ihtiyacı olan şey sevgidir, muhabettir çünkü Rızkı veren Allah’tır.
Bu gün yapılan bir çok bilimsel araştırma da aynı şeyi anlatmaz mı?
Anne karnı travmlarından başlayarak, istenilen, sevgiyle buyur edilen bir bebek olup olmamasına göre, insanın bebekliğinin, çocukluğunun ve yetişkinliğinin nasıl etkilendiğini anlatır. Anne ne kadar rahat ve huzurlu bir hamilelik geçirirse çocukta o oran da huzurlu olur. Baba anneye ne kadar çok değer verirse, sağlıklı bir ilişki içerisinde olurlarsa, çocuk o oranda güven duyar ve sağlıklı olur.
Ve çocuklar daha anne karnından itibaren sizin her halinizi hissederler. Çocuklar saf enerji oldukları için sizin samimiyetinizi direk olarak anlarlar. Onlara yalan söyleme diyerek değil, yalan söylemeyerek dürüst olmayı öğretebilirsiniz. Çünkü çocuklar ne söylediğinize değil, söylediklerinizin nasıl davranışa dönüştüğüne bakar. Kendi Gönlünüzün ışığını yakmak için, O tertemiz saf sevgilere yani çocuklara sadece Gönül verin…
Ve sonra seyreyleyin O aynalardan yansıyan nice güzellikleri…
 
Yazıya ifade bırak !
Okuyucu Yorumları (0)

Yorumunuz başarıyla alındı, inceleme ardından en kısa sürede yayına alınacaktır.

Yorum yazarak Topluluk Kuralları’nı kabul etmiş bulunuyor ve seydisehirinsesi.com.tr sitesine yaptığınız yorumunuzla ilgili doğrudan veya dolaylı tüm sorumluluğu tek başınıza üstleniyorsunuz. Yazılan tüm yorumlardan site yönetimi hiçbir şekilde sorumlu tutulamaz.
Sitemizden en iyi şekilde faydalanabilmeniz için çerezler kullanılmaktadır, sitemizi kullanarak çerezleri kabul etmiş saylırsınız.