Kalbimin sesi, yolunu bulup satırlara dökülmeye başlarken, yol diye nereye yürüyeceğini hiç düşünmedi. Seven sevdiğini nedensiz severse, nereye diye sormazdı çünkü.
Aklımın sesi, hiç ilham arayışına girmedi. Satırlara dökmem gereken ben iken ve ben âlem içinde bir âlem iken, arayışa ne hacet vardı. O, ben âkil olanım diye ayrı bir yol açmadı. Beni seçenekler içinde boğmadı, yolları karıştırıp kaybolmadı. Ve hiç yormadı...
Seslerin marifetini keşfeden atalarımız, yüzyıllardır birçok alanda kullanıp, işe yararlılığını artırmıştır. İşe yararlılığı belli bir kalıpta kalmamış olup, belli bir yolda da sıkışmamıştır. Yaratılışı gereği o hep bir yol bulur, sızar, akar, nüfuz eder çünkü.
Ve hiç bilemeyiz, sesin neye bürünüp, hangi kılıkta olduğunu. Tıpkı, Sipehsâlâr Feridun b. Ahmet'in, yüzyıllar öncesinde yaşadığı ve şahit olduğu her şeyi, kendi sesi ile satırlara dökmesi gibi. Bağlı olduğu dergâha, bağlılığının ötesinde, bütün bu oluşumun ses olup duyulması gerektiğine kanaat getirmiş, içselleştirmiş ve Mevlâna merkezli bir ilim çeşmesinin, tüm dünyaya yayılmasını ve günümüze kadar ulaşmasını sağlamıştır. Mevleviliğin günümüze kadar olan devamında da çok büyük rolü olmuştur. Tadına doyamadığımız menkıbeleri ilk defa kaleme alan, kaleminin sesiyle duyuran da Sipehsâlârdır. Yazdıkları, tarihi kaynak olarak da, o dönemin en sağlam belgesi sayılır. Eee ses sağlam olunca, hissiyatı ve ispatı da o kadar sağlam oluyor demek ki.
Dönem itibari ile ifade özgürlüğünün çok, ifade gücünün az olduğu bir dönemdeyiz. Gerçi, zamanın şartları ne olursa olsun bir Sipehsâlâr olmamak için hiçbir engelimiz yok. Ve işte yazmak zorunda olduğumuzun gerekçelerinden biri de bu. Dönemimizin Sipehsâlârı olabilmek. Bilemeyiz ki, bu ince sesin ne büyük etkiler yaratacağını. Bilmemeliyiz de zaten, yoksa bilmek bile bahanemiz olur.
Ve son olarak "can kuşuna, ten kafesinin dar geldiğini" söyleyen Mevlâna Celâlettin Rumi bir ses ise, onu bizlere duyuran, yol açıp akmasını sağlayan da Sipehsâlârdır. Ve bizler, böyle büyük şahsiyetleri, bizlere ses ve yol olduğu için her daim rahmet ve dua ile anmalıyız.
El-Fatiha.