Fatih BABAOĞLU
Köşe Yazarı
Fatih BABAOĞLU
 

RAMAZAN

Geliyor gelmekte olan… Allah nasip ederse önümüzdeki günlerde gelene kavuşacağız şayet kavuşabilirsek… Anlamak derdindeyim yine ve galiba böyle giderse her Ramazan bu yazıyı veya bir benzerini yazacağım… Anlamak… Yaşamaktan daha zordur anlamak… Söylemeye irfan, anlamaya insan gerek diyen boşa dememiş. Bir Ramazan’a daha yürüyoruz. Berekete, huzura, huşuya… Yürüyoruz padişah sofralarını aratmayan iftar sofralarımıza… Yılın on bir ayı yalnızca Cuma gününe endekslediğimiz camileri doldurup taşırmaya… Bir Ramazan’a daha… Neydi Ramazan? Her geçen sene kendimiz gibi biraz daha manasını yitirdiğimiz yalnızca bir kelimeden ibaret miydi? Yoksa kendimizden bir ay dahi olsa kaçmaya çalıştığımız bir liman mı?   Yürüyoruz bu hayatın içinden. Yürüyoruz… Kendimizi kandırmaya… Sanki hiç bitmeyecek saydığımız ve sandığımız karınca adımlarıyla. Adımlarımızın hakkını vermeden ve nereye doğru gittiğimizi bilmeden yürüyoruz… Bu yürüyüşte geri dönüp bakanlar oluyor elbette ama bakmayanlarımız daha fazla değil mi? Yine bir Ramazan’ın daha yürüyoruz. Anlamadan… Manasına ermeden… Canım vatanımın güzel insanları sosyal medya hesaplarında paylaştıkları mesajlarıyla ve görselleriyle arınacaklar bütün günahlardan… “Hoş geldin 11 Ay’ın Sultanı” diye şatafatlı birkaç şiirle karşılayacaklar önce, sonra iftar sofralarıyla iftihar edecekler. Öyle ki sanki paylaşımda bulunmayanları “mürtet” ilan edecekleri korkusuyla… Laf olsun diye değil hele şaka olsun diye de söylemiyorum. Biliyorum ki aynı paylaşımı sen de yaptın. Bir sor kendine, 11 Ay’ın iftiranın, gıybetin dibine vuran bizler ne oldu ki bir günde asrısaadete mi geçeceğiz? Sana hikâye anlatmayacağım demiştim ama bir hakikat dolandı dilime: Peygamber (sav) Efendimiz bir keresinde minbere çıkarken; Bir adım çıkmış ve “Amin…” demiş. Sonra bir adım daha çıkmış, “Amin…” demiş. Akabinde bir adım daha çıkmış, “Amin…” demiş. Peygamberimizin (sav) daha önce böyle yaptığını görmeyen sahabe hutbe bitince sormuşlar: “Ya Resûlallah! Minbere çıktığınız zaman her adımınızda âmin dediniz. Daha önce böyle yapmamıştınız neden böyle yaptınız?”. Peygamberimiz (sav) buyurmuşlar: “Ben hutbeye çıkarken Cebrail (a.s.) üç dua etti, ben de onlara âmin dedim.” Sahabeler Cebrail (as) hangi duaları ettiğini merak edip yine sormuşlar. Peygamberimiz (sav) duaları sıralamaya başlamışlar: “Birisi: Cebrail (as.): Annesine, babasına veya sadece onlardan birine ulaşmış bir evlat, (onlara güzel hizmet edip, onların hayır duasını alıp) cenneti kazanamadıysa ona yazıklar olsun burnu yerde sürtünsün!” dedi, ben de âmin dedim. İkincisi: Sen peygamber olarak, bir insanın yanında anıldığın zaman, sana salat-ü selâm getirmezse; ona yazıklar olsun!.. Onun burnu yere sürünsün! dedi. Ben de ona âmin dedim. Üçüncüsü, Ramazana eriştiği halde bir insan, buna ramazanın feyzinden, bereketinden istifade edememiş, Ramazan gelmiş geçmiş de hâlâ Allah’ın mağfiret ettiği bir kul olamamışsa, Allah’ın affını, mağfiretini kazanamamışsa; yazıklar olsun o kula!.. Burnu yerde sürtsün! diye dua etti. Ben de ona da âmin dedim.” Dediklerimi ne olur bu kez anla… Ve Burnuna dikkat et olur mu?  
Ekleme Tarihi: 29 Mart 2022 - Salı

RAMAZAN

Geliyor gelmekte olan…

Allah nasip ederse önümüzdeki günlerde gelene kavuşacağız şayet kavuşabilirsek…

Anlamak derdindeyim yine ve galiba böyle giderse her Ramazan bu yazıyı veya bir benzerini yazacağım…

Anlamak…

Yaşamaktan daha zordur anlamak… Söylemeye irfan, anlamaya insan gerek diyen boşa dememiş.

Bir Ramazan’a daha yürüyoruz. Berekete, huzura, huşuya…

Yürüyoruz padişah sofralarını aratmayan iftar sofralarımıza… Yılın on bir ayı yalnızca Cuma gününe endekslediğimiz camileri doldurup taşırmaya…

Bir Ramazan’a daha…

Neydi Ramazan?

Her geçen sene kendimiz gibi biraz daha manasını yitirdiğimiz yalnızca bir kelimeden ibaret miydi?

Yoksa kendimizden bir ay dahi olsa kaçmaya çalıştığımız bir liman mı?  

Yürüyoruz bu hayatın içinden.

Yürüyoruz… Kendimizi kandırmaya…

Sanki hiç bitmeyecek saydığımız ve sandığımız karınca adımlarıyla. Adımlarımızın hakkını vermeden ve nereye doğru gittiğimizi bilmeden yürüyoruz… Bu yürüyüşte geri dönüp bakanlar oluyor elbette ama bakmayanlarımız daha fazla değil mi?

Yine bir Ramazan’ın daha yürüyoruz. Anlamadan… Manasına ermeden…

Canım vatanımın güzel insanları sosyal medya hesaplarında paylaştıkları mesajlarıyla ve görselleriyle arınacaklar bütün günahlardan…

“Hoş geldin 11 Ay’ın Sultanı” diye şatafatlı birkaç şiirle karşılayacaklar önce, sonra iftar sofralarıyla iftihar edecekler. Öyle ki sanki paylaşımda bulunmayanları “mürtet” ilan edecekleri korkusuyla…

Laf olsun diye değil hele şaka olsun diye de söylemiyorum. Biliyorum ki aynı paylaşımı sen de yaptın. Bir sor kendine, 11 Ay’ın iftiranın, gıybetin dibine vuran bizler ne oldu ki bir günde asrısaadete mi geçeceğiz?

Sana hikâye anlatmayacağım demiştim ama bir hakikat dolandı dilime:

Peygamber (sav) Efendimiz bir keresinde minbere çıkarken; Bir adım çıkmış ve “Amin…” demiş. Sonra bir adım daha çıkmış, “Amin…” demiş. Akabinde bir adım daha çıkmış, “Amin…” demiş.

Peygamberimizin (sav) daha önce böyle yaptığını görmeyen sahabe hutbe bitince sormuşlar: “Ya Resûlallah! Minbere çıktığınız zaman her adımınızda âmin dediniz. Daha önce böyle yapmamıştınız neden böyle yaptınız?”.

Peygamberimiz (sav) buyurmuşlar: “Ben hutbeye çıkarken Cebrail (a.s.) üç dua etti, ben de onlara âmin dedim.”

Sahabeler Cebrail (as) hangi duaları ettiğini merak edip yine sormuşlar. Peygamberimiz (sav) duaları sıralamaya başlamışlar: “Birisi: Cebrail (as.): Annesine, babasına veya sadece onlardan birine ulaşmış bir evlat, (onlara güzel hizmet edip, onların hayır duasını alıp) cenneti kazanamadıysa ona yazıklar olsun burnu yerde sürtünsün!” dedi, ben de âmin dedim.

İkincisi: Sen peygamber olarak, bir insanın yanında anıldığın zaman, sana salat-ü selâm getirmezse; ona yazıklar olsun!.. Onun burnu yere sürünsün! dedi. Ben de ona âmin dedim.

Üçüncüsü, Ramazana eriştiği halde bir insan, buna ramazanın feyzinden, bereketinden istifade edememiş, Ramazan gelmiş geçmiş de hâlâ Allah’ın mağfiret ettiği bir kul olamamışsa, Allah’ın affını, mağfiretini kazanamamışsa; yazıklar olsun o kula!.. Burnu yerde sürtsün! diye dua etti. Ben de ona da âmin dedim.”

Dediklerimi ne olur bu kez anla…

Ve

Burnuna dikkat et olur mu?

 

Yazıya ifade bırak !
Okuyucu Yorumları (0)

Yorumunuz başarıyla alındı, inceleme ardından en kısa sürede yayına alınacaktır.

Yorum yazarak Topluluk Kuralları’nı kabul etmiş bulunuyor ve seydisehirinsesi.com.tr sitesine yaptığınız yorumunuzla ilgili doğrudan veya dolaylı tüm sorumluluğu tek başınıza üstleniyorsunuz. Yazılan tüm yorumlardan site yönetimi hiçbir şekilde sorumlu tutulamaz.

Diğer Yazıları

30
Mayıs
23
Mayıs
02
Mayıs
25
Nisan
18
Nisan
11
Nisan
Sitemizden en iyi şekilde faydalanabilmeniz için çerezler kullanılmaktadır, sitemizi kullanarak çerezleri kabul etmiş saylırsınız.