İbrahim SERT
Köşe Yazarı
İbrahim SERT
 

BÜTÜN HAYVANLAR EŞİTTİR AMA KÖPEKLER DAHA EŞİTTİR

Marksizm’i merkezine alan "Komünist Devrim" düşüncesinin nasıl bir sömürü düzenine ve diktatörlüğe dönüştüğünü eleştirel bir dille anlatan, İngiltereli romancı George Orwell'in "Hayvan Çiftliği" romanındaki şu cümle aklıma geliyor. "Bütün hayvanlar eşittir, ama bazı hayvanlar daha eşittir." Elbette yazar bambaşka bir şeyi ifade etmek için kurmuş bu cümleyi ama köpek türcülüğü yapan sahte hayvan severlerin pratiği bize gösteriyor ki: Bütün hayvanlar eşittir, ama köpekler daha eşittir. Köpekler ile kurmuş olduğumuz binlerce yıllık ilişkinin çok derin duygusal arka planı olduğu kesin. Bu duygusal bağ birçok insanı, köpekleri diğer hayvanlardan ayırıp, onların davranışlarını insanlaştıran, asıl vasıflarını görmezden gelen bir ruh haline büründürüyor. Elbette insanın sahiplendiği köpeğini ne kadar ve nasıl seveceği bizi ilgilendirmez. Sorumluluğunu alıp, tasmasını elinde tuttuğu sürece ister çocuğu, isterse dostu gibi görsün. Fakat sokaklardaki başıboş köpekleri diğer hayvanlardan ayrı tutup, insanlardan bile üstün gören hastalıklı bir güruh ile karşı karşıya kalabiliyoruz. Bu tür insanlarla konuşup anlaşabilmek mümkün değil. Hayvanseverlik maskesi ile marjinal düşüncelerini normalleştiren, duygu sömürüsü, politik doğruculuk ve linç etme vasıtaları ile siyasetçileri, sanatçıları, yerel yöneticileri, etkileri altına alan bu güruh, senelerdir her türlü propaganda ve baskı yöntemleri ile yasalar çıkarttırıp, yöneticilere etki etmektedirler. Okullarda küçücük öğrencilere bile hayvanseverlik maskesi altında, toplum sağlığını ve hayvan refahını tehdit eden hurafelerini aşılayabilecekleri organizasyonlar düzenlemektedirler. Köpekler; kedilerden, sincaplardan, kuzu veya keçilerden üstün değildir. Sokakta başıboş köpek sürülerinin olması ve bu sürülerin hayvanseverlik adı altında beslenip, diğer türlerin aleyhine olacak şekilde avantajlar sağlanması, doğal yaşama ihanettir. Ağırlığı 80 kg’ı bulabilen kangal ve akbaş kırması başıboş köpek sürüleri, sık sık ahırları, çiftlikleri basarak besi hayvanlarını telef etmekte, sürekli sokak kedilerini parçalayarak öldürmektedirler. Kırsalda veya şehir çevresinde bulunan yaban bölgelerde, ceylan, karaca, sincap, kirpi ve benzeri, korunması gereken birçok yaban hayvanını öldürmektedirler. Avrupa ülkelerinde insanlar şehir parklarında, şehre yakın ormanlarda, banliyölerin çevresinde birçok yaban hayvanı görüp, sincapların daldan dala atladığı ağaçlar arasında nefes alabilirken, bizim çocuk parklarımız bile başıboş köpek sürülerinin işgali altında olduğundan artık ne sincap, ne de tavşan görebiliyoruz. Diğer hayvanlardan üstün görülen köpekleri beslemek için, kuzu etli, dana etli veya tavuklu yemler üretilerek daha temiz ve faydalı başka hayvanlar öldürüldüğü gibi, bu yemlere de mama diyerek, insan yavrusu ile bir tutuluyor. Bu işin çok büyük bir sektör olduğu ortada. Evlerde evcil hayvan besleme oranımız Avrupa ortalamasının çok altında olduğu halde, özellikle köpek yemi tüketiminde üst sıralardayız. Milyonlarca liralık köpek yemi ihalesi yapan yerel yönetimler, topladıkları bağışlar ile yem alan hayvan dernekleri, sosyal medyada yasadışı hayvan dilenciliği yapıp yem aldığını iddia eden insanlar, sokaklara yem dökerek, asıl milyarlarca dolarlık mama endüstrisini beslemektedirler. İç - dış parazit aşısı ve tedavisi yapılmamış, sürüleşmiş ve vahşileşmiş hayvanları besliyoruz. Çocuklarımız, yaşlılarımız, engellilerimiz sokağa çıkamıyor, vücut bütünlüklerini, canlarını, akıl sağlıklarını kaybediyorlar. Anayasal hakları olan güvenli, sağlıklı ve dengeli bir çevrede yaşama imkanı, 5199 sayılı hayvanları koruma kanununa, marjinal güruhun baskı yaparak eklettiği birkaç madde öne sürülerek elimizden alınıyor. ALF gibi terör örgütlerinin marjinal söylem ve iddialarını dile getirerek insan düşmanlığı (mizantropi) yapan bazı sözde hayvan severler, aslında köpekler üzerinden türcülük yaparak, öncelikle yaban hayvanları başta olmak üzere diğer hayvanlara düşmanlık yapmaktadırlar. Bu konuda suçlu elbette köpekler değil, onların üzerinden güç, imkân ve zenginlik elde eden lobiler ve gruplardır. Köpekler de bu denklemin kurbanıdır. Bu başıboşluk, insanların, yaban hayatının ve minik kedilerin yanı sıra, köpek türünün refahını da derinden etkilemektedir. Köpeklerin acı, hastalık ve sefalet içinde yaşamalarının, birbirlerini parçaladıkları, kötü niyetli insanlar tarafından istismara uğradıkları ve acı çekerek öldürülmelerinin çözümü; sıfır başıboş köpek politikasıdır. Tüm uygar ülkelerde olduğu gibi…
Ekleme Tarihi: 25 Ağustos 2023 - Cuma

BÜTÜN HAYVANLAR EŞİTTİR AMA KÖPEKLER DAHA EŞİTTİR

Marksizm’i merkezine alan "Komünist Devrim" düşüncesinin nasıl bir sömürü düzenine ve diktatörlüğe dönüştüğünü eleştirel bir dille anlatan, İngiltereli romancı George Orwell'in "Hayvan Çiftliği" romanındaki şu cümle aklıma geliyor. "Bütün hayvanlar eşittir, ama bazı hayvanlar daha eşittir." Elbette yazar bambaşka bir şeyi ifade etmek için kurmuş bu cümleyi ama köpek türcülüğü yapan sahte hayvan severlerin pratiği bize gösteriyor ki: Bütün hayvanlar eşittir, ama köpekler daha eşittir.

Köpekler ile kurmuş olduğumuz binlerce yıllık ilişkinin çok derin duygusal arka planı olduğu kesin. Bu duygusal bağ birçok insanı, köpekleri diğer hayvanlardan ayırıp, onların davranışlarını insanlaştıran, asıl vasıflarını görmezden gelen bir ruh haline büründürüyor. Elbette insanın sahiplendiği köpeğini ne kadar ve nasıl seveceği bizi ilgilendirmez. Sorumluluğunu alıp, tasmasını elinde tuttuğu sürece ister çocuğu, isterse dostu gibi görsün. Fakat sokaklardaki başıboş köpekleri diğer hayvanlardan ayrı tutup, insanlardan bile üstün gören hastalıklı bir güruh ile karşı karşıya kalabiliyoruz.

Bu tür insanlarla konuşup anlaşabilmek mümkün değil. Hayvanseverlik maskesi ile marjinal düşüncelerini normalleştiren, duygu sömürüsü, politik doğruculuk ve linç etme vasıtaları ile siyasetçileri, sanatçıları, yerel yöneticileri, etkileri altına alan bu güruh, senelerdir her türlü propaganda ve baskı yöntemleri ile yasalar çıkarttırıp, yöneticilere etki etmektedirler. Okullarda küçücük öğrencilere bile hayvanseverlik maskesi altında, toplum sağlığını ve hayvan refahını tehdit eden hurafelerini aşılayabilecekleri organizasyonlar düzenlemektedirler.

Köpekler; kedilerden, sincaplardan, kuzu veya keçilerden üstün değildir. Sokakta başıboş köpek sürülerinin olması ve bu sürülerin hayvanseverlik adı altında beslenip, diğer türlerin aleyhine olacak şekilde avantajlar sağlanması, doğal yaşama ihanettir. Ağırlığı 80 kg’ı bulabilen kangal ve akbaş kırması başıboş köpek sürüleri, sık sık ahırları, çiftlikleri basarak besi hayvanlarını telef etmekte, sürekli sokak kedilerini parçalayarak öldürmektedirler. Kırsalda veya şehir çevresinde bulunan yaban bölgelerde, ceylan, karaca, sincap, kirpi ve benzeri, korunması gereken birçok yaban hayvanını öldürmektedirler.

Avrupa ülkelerinde insanlar şehir parklarında, şehre yakın ormanlarda, banliyölerin çevresinde birçok yaban hayvanı görüp, sincapların daldan dala atladığı ağaçlar arasında nefes alabilirken, bizim çocuk parklarımız bile başıboş köpek sürülerinin işgali altında olduğundan artık ne sincap, ne de tavşan görebiliyoruz.

Diğer hayvanlardan üstün görülen köpekleri beslemek için, kuzu etli, dana etli veya tavuklu yemler üretilerek daha temiz ve faydalı başka hayvanlar öldürüldüğü gibi, bu yemlere de mama diyerek, insan yavrusu ile bir tutuluyor. Bu işin çok büyük bir sektör olduğu ortada. Evlerde evcil hayvan besleme oranımız Avrupa ortalamasının çok altında olduğu halde, özellikle köpek yemi tüketiminde üst sıralardayız.

Milyonlarca liralık köpek yemi ihalesi yapan yerel yönetimler, topladıkları bağışlar ile yem alan hayvan dernekleri, sosyal medyada yasadışı hayvan dilenciliği yapıp yem aldığını iddia eden insanlar, sokaklara yem dökerek, asıl milyarlarca dolarlık mama endüstrisini beslemektedirler. İç - dış parazit aşısı ve tedavisi yapılmamış, sürüleşmiş ve vahşileşmiş hayvanları besliyoruz. Çocuklarımız, yaşlılarımız, engellilerimiz sokağa çıkamıyor, vücut

bütünlüklerini, canlarını, akıl sağlıklarını kaybediyorlar. Anayasal hakları olan güvenli, sağlıklı ve dengeli bir çevrede yaşama imkanı, 5199 sayılı hayvanları koruma kanununa, marjinal güruhun baskı yaparak eklettiği birkaç madde öne sürülerek elimizden alınıyor. ALF gibi terör örgütlerinin marjinal söylem ve iddialarını dile getirerek insan düşmanlığı (mizantropi) yapan bazı sözde hayvan severler, aslında köpekler üzerinden türcülük yaparak, öncelikle yaban hayvanları başta olmak üzere diğer hayvanlara düşmanlık yapmaktadırlar.

Bu konuda suçlu elbette köpekler değil, onların üzerinden güç, imkân ve zenginlik elde eden lobiler ve gruplardır. Köpekler de bu denklemin kurbanıdır. Bu başıboşluk, insanların, yaban hayatının ve minik kedilerin yanı sıra, köpek türünün refahını da derinden etkilemektedir. Köpeklerin acı, hastalık ve sefalet içinde yaşamalarının, birbirlerini parçaladıkları, kötü niyetli insanlar tarafından istismara uğradıkları ve acı çekerek öldürülmelerinin çözümü; sıfır başıboş köpek politikasıdır.

Tüm uygar ülkelerde olduğu gibi…

Yazıya ifade bırak !
Okuyucu Yorumları (0)

Yorumunuz başarıyla alındı, inceleme ardından en kısa sürede yayına alınacaktır.

Yorum yazarak Topluluk Kuralları’nı kabul etmiş bulunuyor ve seydisehirinsesi.com.tr sitesine yaptığınız yorumunuzla ilgili doğrudan veya dolaylı tüm sorumluluğu tek başınıza üstleniyorsunuz. Yazılan tüm yorumlardan site yönetimi hiçbir şekilde sorumlu tutulamaz.
Sitemizden en iyi şekilde faydalanabilmeniz için çerezler kullanılmaktadır, sitemizi kullanarak çerezleri kabul etmiş saylırsınız.